Ünü artık Asya ülkelerine sıçramış Uzungöl’ün ebeveyni. Horon denince, Karadeniz denince akla ilk gelen yer..

Trabzon

Nüfus : 763.714

İklimi : Karadeniz

2000px-Trabzon_(tr).svg

Trabzon İlçeleri

Akçaabat : Fatih Sultan Mehmet tarafından 1461 yılında fethedilen Akçaabat’ta Roma, Bizans, Komnenos ve Osmanlı dönemine ait tarihi yapıt ve izlere rastlamak mümkündür. Akçaabat’ın, Osmanlı dönemine ait kaynaklarda şehir merkezi “Pulathane”, ilçe geneli ise “Akçeabâd” olarak geçmektedir. Cumhuriyet döneminde büyük bölümü Yunanca olan Akçaabat köy adları yerlerine Türkçe isimler konulmuştur. Kronolojik sıralama ile Akçaabat için önemli olayları şu şekilde sıralamak mümkündür.

Aralıklı : Doğu Karadeniz’deki diğer yerlerde olduğu gibi Araklı’nın da tarih öncesi arkeolojik çalışmalarla aydınlatılmış değildir. Ancak binyıllar boyunca Doğu-Batı ticaretinin en canlı güzergahı olan İpek Yolunun Karadenize Ulaştığı toprakların üzerinde kurulmuş olması ticari değerinin yanında askeri ve jeostratejik değerlere sahip olması ilçedeki yerleşimin Trabzondan çok sonra olmadığını düşündürtmektedir. Doğu Karadenizi Güneyden kuşatan ve savunmasını kolaylaştıran, dağlar Anadolu’ya hükmeden yönetimlerin bölge üzerinde otorite kurmasını, ticari ve sair ilişkilerle bölge kültürünün değiştirilmesini uzun süre engellemiş kendi bildiğince kendine yeterek yaşamayı benimseyen bir insan tipinin oluşmasına neden olmuştur.

Arsin : Trabzon’un bir ilçesi olan Arsin Orta Çağdan günümüze küçük bir yerleşim merkezi olarak kurulmuştur. 26 Ekim 1461 tarihinde Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u Fethi ile Osmanlı Devleti topraklarına katılmıştır. 13 Nisan 1916’da Rus işgaline uğrayan Arsin 24 Şubat 1918 tarihinde Rusların çekilmesi ile işgalden kurtarılmıştır. Arsin 1952 tarihine kadar Yomra ilçesine bağlıydı. Bu tarihte bucak olmuş ve belediye teşkilatı kurulmuştur. Arsin 1957 yılında çıkarılan 7033 Sayılı Yasayla ilçe durumuna gelmiş ve 4 Nisan 1959 tarihinde fiilen teşkilatlandırılmıştır.

Beşikdüzü : Beşikdüzü 1834 yılında Padişah fermanıyla kurulmuş eski bir yerleşim merkezidir. 80 yıl bağımsız ilçe gibi idari teşkilatta yerini almıştır. Birinci Cihan Harbi arefesinde Vakfıkebir’e bağlanmışsa da daha sonra Bakanlar Kurulu 07.12.1953 gün ve 4/1949 sayılı kararıyla Beşikdüzü bucağında Sulh Hakimliği, Nüfus, Tapu Sicil Müdürlüğü, teşkilatları ihdas edilmiştir. Ancak 1958 yılında Tapu ve Nüfus daireleri hariç diğer devlet daireleri kaldırılmıştır. Eldeki tarihi belgelere göre II. Mahmut’un fermanıyla “ŞARLI” adıyla kurulan Beşikdüzü bucağı 1987 yılında bağlı olduğu Vakfıkebir’den ayrılıp bağımsız ilçe olmuştur.

Çarşıbaşı : Çarşıbaşı Doğu Karadeniz Bölgesinde Trabzon ilinin 34 km. Batısında, 76 km. alana kurulmuş olan bir yerleşim merkezidir. İlçenin eski adı “İskefiye”dir. Batı komşusu durumundaki ve ilçe olmadan önce bağlı olduğu Vakfıkebir ilçesinde haftanın Pazartesi günleri kurulmakta pazara eksiden gidecek olan halkın geceyi geçirmek için konakladıkları Çarşıbaşı’na “Pazarönü” de denilmektedir. Çarşıbaşı ilçesinde pazarın 1859 yılında kurulduğu söylenmektedir. Buna göre kasabanın kuruluş tarihi 1850’li yıllara kadar uzandığı anlaşılmaktadır. Çarşıbaşı, köy iken 1943 Nisan bucak teşkilatı kurulmuş ve bu teşkilat kesintisiz olarak bucak müdürlüklerinin kaldırıldığı yıla kadar devam etmiştir. 1954 yılında ise kasabada belediye kurulmuştur. İlçe oluş tarihi 20.05.1990 olup, kaymakamlık 12.08.1991 tarihinde faaliyete geçmiştir.

Çaykara : Bugünkü Çaykara ilçesi (Kadahor) adı ile Of ilçesine bağlı bir bucak iken 1 Ocak 1948 tarihinde ilçe olarak teşkilatlandırılmıştır. 1927 tarihinde Bucak olmadan önce de KADAHOR adı ile yine “Of”un bir köyü idi. İlçenin 2000 yılı itibariyle nüfusu 7.000, denizden yüksekliği ise 315 metredir. Bu rakam sahilden uzaklaştıkça 3.000 metreyi bulur. Kuzeyden Of, güneyden Bayburt, doğudan tekrar Of ve kısmen Rize, batıdan Sürmene ile çevreli bulunan Çaykara adını Solaklı ve Eğridere’nin birleştiği yerin hemen yanında Solaklı deresi kenarında bulunan Çaykara memba suyundan alır. Çaykara ve yöresi Rize’ye yakınlığından Türkiye’nin en yağışlı yerlerindendir. Kışları ılık ve karla karışık yağmurlu, yazları sıcak ve yağışlıdır.

Dernekpazarı : Dernekpazarı’nın doğusu Hayrat, batısı Sürmene, kuzeyi Of ve güneyi Çaykara ilçeleriyle çevrilmiş olup, denizden yüksekliği 190 m. Yüzölçümü ise 78 km2’dir. İlçenin coğrafi yapısı tamamen dağlık ve engebelidir. Uzungöl vadisinden gelen Solaklı Deresini Holo deresi de besleyerek ilçenin ortasından geçerek Of ilçesi üzerinden Karadeniz’e dökülür. Yükselen rakımların dışındaki tüm yerleşim yerlerinde ılıman bir iklim görülür. En fazla yağış ilkbahar mevsiminde olur. İlçe Trabzon’a 70 km. uzaklıkta olup, Of ve Çaykara arasında, Solaklı Deresi üzerinde kurulmuştur.

Düzköy : İlçemiz Haçka Köyü iken 1944 yılında Akçaabat ilçesine bağlı bir bucak haline gelmiş ve Düzköy adını almıştır. Bucakta ilk belediye teşkilatı 1960 yılında kurulmuştur. 9 Mayıs 1990 tarih ve 3644 sayılı yasa gereğince ilçe ünvanını almıştır. İlçe nüfusu 1995 yılı nüfus sayımına göre ilçe merkezi 7386 olmak üzere toplam 23.683’tür. İlçe merkezinin Trabzon’a uzaklığı 40 km. olup, denizden yüksekliği 735 metredir.

Hayrat : Trabzon’a bağlı bir ilçe olup kıyı şeridinden iç kesimde 9 km. uzaklıkta, kuzeyinde Of ilçesi güneyinde Çaykara ilçesi ve Bayburt ili, doğusunda Of ilçesi ve Rize ili, batısında Of, Çaykara ile Dernekpazarı ilçeleri yer almaktadır. İlçe Birinci Dünya savaşında Rusların Karadeniz sahilindeki kıyı şeridini işgale başlaması ile 15 Mart 1916’da Rus kuvvetlerince işgal edilmiş yaklaşık iki yıl Rus ve Ermeni güçlerinin elinde kalarak, 28 Şubat 1918’de işgalden kurtarılmıştır. İlçenin yüzölçümü 170 km2 olup, ortalama rakımı 180 metre civarındadır.

Köprübaşı : Göneşara köyü 1900 lü yıllara kadar Göneşara olarak tek muhtarlıkla idare edilmekteyken 1920 yılında Şarki Göneşara ve Garbi Göneşara olarak iki muhtarlığa ayrıldı. Çifteköprüden Gündoğan ve şu an merkezin bulunduğu yer dahil Şarki Göneşara, Akpınar ve Fidanlı mahallesinin olduğu kısım ise Garbi Göneşara olarak adlandırıldı. 1929 yılında Şarki Göneşara ve Garbi Göneşara nın olduğu bölgede Köprübaşı Nahiyesi kuruldu. Çifteköprü köy olarak ayrıldı.

Maçka : Maçka’nın tarihini yazmaya yardım edecek kazı çalışmaları ne yazık ki yapılmamıştır. İlçenin, en azından, belgelere geçmiş 2400 yıllık bir geçmişi vardır. Bu geçmiş, onun ilçe olarak değil, yerleşme yeri olarak varlığı ile ilgilidir. Maçka sözcüğünün Kafkas dillerinden geldiği, sonradan yerli Hristiyanların ağzında değişik biçimde söylendiği bi1iniyor. M.Ö. 1040 yıllarında bile önemli bir yerleşme merkezi olan Trabzon’u Erzurum ve Erzincan’da yaşayan insanlara bağlayan bir yayla-köprüsü konumunda olduğu açıktır. Maçka yörelerinde, ilk yerleşme yerlerinin, savunma amacıyla, sürekli tarıma geçilmediğinden beslenme etkisiyle yüksek yerlerde,yaylalarda oluştuğu bellidir.

Of : Doğu Karadeniz bölgesinde Trabzon ili Rize’nin ortasında yer almaktadır. Kuzeyinde Karadeniz güneyinde Hayrat ve Dernekpazarı ilçeleri, Doğusunda Rize ili ve İyidere İlçesi, batısında Sürmene İlçesi bulunmaktadır. İlçemizin en önemli akarsuları Doğu Karadeniz dağlarının kuzey yamaçlarından doğarak, ilerledikçe yan kollar alarak büyüyen ve Karadeniz’e ulaşan Solaklı, Baltacı ve İyidere dereleridir. Of adının kaynağı kesin olarak bilinmemekle birlikte bu konuda çeşitli belirleme ve tahminler bulunmaktadır. Bunlardan birisi Koman Türklerinden “Vatanı hiddetli bir şekilde korumak” anlamına gelen “OFŞİN” kelimesinin zamanla söyleniş şeklinin değişikliğine uğrayarak “OF” olarak kullanılmaya dönüşülmüş olabileceğidir. İkincisi ise Yunanca da “Yılankavi veya büklüm” anlamına gelen “OFİS” kelimesinin “OF” olarak kullanılmış olabileceğidir. Of’un o zaman ki yollarının çok inişli çıkışlı olduğundan bu adın kullanılmış olabileceği de ileri sürülmektedir. Ancak Of adını Kuman Türklerinden ya da bölgenin ilk yerleşimcileri olan Türklerden geldiği daha kuvvetli bir ihtimaldir.

Sürmene : Sürmene, Trabzon’un doğusunda, 36 km. uzaklıkta bir ilçe merkezidir. Doğusunda Of ve Çaykara, güneyinde Bayburt, batısında Araklı, kuzeyinde Karadeniz bulunur. Trabzon salnamelerinde de belirtildiği gibi “Sürmene” ilçenin bütününe verilen bir addır. Sürmene merkezi bugün bulunduğu yere 1915 yılında taşınmıştır. Tarihi Sürmene ilçesinin merkezi çeşitli dönemlerde farklı yerlerde kurulmuştur. 19.yüzyıl başlarında bölgede büyük karışıklar yaşanmış, 1832-1834’deki “Tuzcuoğlu İsyanları”ndan sonra Sürmene, bir bucak olarak yeniden organize edilirken merkezi Araklı burnu üzerindeki “Konakönü” mevkiine taşınmış ve Of kazasına bağlanmıştır. 1873 yılında Sürmene ilçe olduğu zaman merkezi Araklı kasabası idi, fakat çevresindeki bataklıklar, çarşının gelişmesini engellediği için burada büyük bir çarşı gelişememişti. Kaza olduktan sonra kurulması zaruri olan Sürmene Belediye teşkilatı, Humurgan, Zaruha ve Golonsa köyleri birleştirilerek mahalle haline getirilmiş ve Humurgan’da kurulmuştur. Bundan sonra yeni kurulan telgrafhane ve askerlik şubesi gibi daireler Sürmene’de organize edilmişlerdir.

Şalpazarı : Bakanlar Kurulu’nun 19 Haziran 1987 tarih ve 3392 sayılı kararıyla ilçe olan Şalpazarı’nın doğusunda Vakfıkebir ve Tonya, batısında Giresun’un Eynesil ilçesi, kuzeyinde Beşikdüzü ve güneyi Gümüşhane’nin Torul ilçesi topraklarıyla çevrilidir. Trabzon’un ilçeleri arasında doğal güzellikleri ve sosyo-kültürel yapısıyla özel bir yeri olan Şalpazarı’nın tarihi geçmişi de o derece zengindir. Trabzon’un yetiştirdiği tarihçi Şevket’in Hicri 1294 tarihinde yazdığı “Trabzon Tarihi” adlı eserinde İran’dan sürgüne tabi tutulan Oğuzların 21. boyu Çepnilerden 100 bin kadarının Tirebolu, Görele ve Vakfıkebir (Şalpazarı) yöresine yerleştikleri yazılıdır. Bu belgeye göre Trabzon’un fethinden önce ve sonra yörede özellikle Şalpazarı’nda Çepni Türkleri yaşamaktaydı. Günümüzde Çepnilerin tarihten gelen örf-adet ve ananelerini sürdüren Şalpazarı halkı çalışkanlıkları, yaşadıkları yöreye bağlı oluşları, yardımseverlikleri ve Türkçeyi düzgün konuşmalarıyla dikkat çekmektedirler.

Tonya : Şevket Şakir’in “Trabzon Tarihi” adlı kitabına göre Tonya ve dolayına ilk yerleşenlerin Türk boyları olduğu anlaşılmaktadır. 1856 yılına kadar köy olan Tonya bu tarihte bucak olarak teşkilatlandı. Önce Trabzon merkezine bağlı bucak sonra Vakfıkebir’e bağlandı. Tonya, 16 Temmuz 1916 tarihinde Rus işgaline uğradı ve 17 Şubat 1918 tarihinde 1 yıl 7 ay süren düşman işgali sona erdi. Tonya 1954 yılına kadar Vakfıkebir ilçesinin bir bucağı olarak kaldı ve 4 Mart 1954 tarihinde TBMM’nin kararı ile 10 Mart 1954 gün ve 8654 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 9324 sayılı yasayla ilçe haline geldi.

Vakfıkebir : Vakfıkebir, Trabzon’un 40 km. batısında olup, ilçe toprakları doğuda Çarşıbaşı, batıda Beşikdüzü, güneyde Tonya ilçeleri ve kuzeyde Karadeniz’le çevrilidir. İlçe merkezi; doğuda Işıklı (Yeros), batıda Zeytin (Yobol) burunları arasında meydana gelmiş genişçe bir körfezin en uç noktasında kuruludur. Bu nedenle ilçe adı coğrafya kitaplarında “Büyükliman” olarak da gösterilir. Osmanlı “Teşkilat Nizamnamesi” ile ilçe olan Vakfıkebir 20 Temmuz 1916 tarihinde Rus işgaline uğramış, ancak bu acı olay uzun sürmemişti ve 14 Şubat 1918 tarihinde düşman işgalinden kurtarılmıştır.

Yomra : İl merkezi Trabzon’a en yakın yerleşim olan Yomra ilçesi için Trabzonlu yazar Kemal Karadenizli yazdığı “Trabzon Tarihi” adlı eserinde, “Üzüm, armut ve bir nevi çekirdeksiz elma yetiştirmekte ve Trabzon’un meyve ihtiyacını karşılamaktadır.” tanımını yapmaktadır. Gerçekte Yomra ilçesi geçmişte yetiştirdiği “Yomra Elması” ile ünlenmiş bir ilçemizdir. 17. yüzyılda Karadeniz gezisi sırasında Yomra’dan da geçen ünlü Türk gezgini Evliya Çelebi seyahatnamesinde çevrede gördüğü meyveleri şöyle anlatmaktadır. “Yiyeceklerden meyveleri, bilhassa kiraz, lahican armudu, Gülabi armudu, Sinop elması, Namık Üzümü, Meleki üzümü ve Frenk üzümü gayet nefis olur. Badılcan (Patlıcan) inciri derler bir inciri olur. Bu incir o kadar lezzetli olur ki benzerlerine Nazilli’de rastlanmaz.”

Trabzon Kalesi 

Trabzon’da gezilecek yerler listemize Trabzon Kalesi ile başlıyoruz.Trabzon’u kuş bakışı seyredebileceğiniz, hem yeşil, hem kent, hem de hırçın dalgaları panoramik bir karede izleyebileceğiniz için, ilk adres Trabzon Kalesi olabilir. Osmanlı eserlerinden birisi olan kalede surlar halen dimdik ayakta olsa da tahrifat nedeniyle maalesef kale içindeki tüm yapıların bu güne gelememiş olması oldukça üzücüdür.

Uzungöl 

Karadeniz sahil yolundan Rize istikametine giderken Uzungöl tabelası görmek mutlu ediyor. Of üzerinden Solaklı deresine paralel bi yolda gidiyoruz kıvrıla kıvrıla. Bu yol bir şeylerin sinyalini veriyor. Neyin mi ? Huzura geliyorsun Seymen diyor. Yeşilin her tonunu masmavi gökyüzü altında görebiliyorum. Uzungöl’e girişte ormanın eteğine kurulmuş ahşap evleri ve ikiz minareleri camiiyi görünce Karadeniz’e yakışır bir şaşkınlık tepkisi veriyoruz. Offff  ! Harika burası. Burası değişik bir yer. Şansınız varsa burada bi kaç saat içinde 4 mevsimi yaşayabilirsiniz. Güneş varken, bulutlar gelir, yağmuru bırakır sonrasında sisle kapatır Uzungöl’ü. Kim bilir, belki de doğa Uzungöl’ü böyle korumaya çalışıyor. Yağmur veya sis varsa kaçmayın sığınmayın bir yere. Garester yolunda Com Cafe’de, çay içerken izleyin Uzungöl’ü. Çay servisi sırasında “Eskiden kendi halindeyken daha güzel diyor” Seval abla ve ekliyor. “Uzungöl’ün ilerde havuz gibi gözükmesinden korkuyorum. Umarım daha güzel olacak her şey”.

Bölge son dönemde gelen Arap turistlerle anılıyor. Zira bir çok işletme tabelasına arapça yazıları da eklemiş durumda. Göl çevresinde bisiklet turu, yamaç paraşütü, deniz bisikleti gibi aktiviteler için alanlar da mevcut.

uzungolkahv

Garester Yaylası

Kimine göre Karester kimine göre Garester. Anlamını hala bilmiyorum.

Göl çevresinde gezdikten sonra aman Uzungöl bu kadar mı diye düşünerek geri dönmeyin. İkiz camii yanından Garester Yaylası tabelasını takip ederek bu güzelliği tepeden görme imkanınız var. Garester’e yaklaştıkça içim içime sığmıyor desem yeridir. Suratımda anlamsız bir gülümseme. Sanki dünyada hiçbir sorun yok. Sanki yukarı doğru tırmandıkça tüm sorunlarım aşağıda kalıyor. Her şeyi unuttum yukarıda. Garester’de bulutlu hava gidiyor, ruhunuza ışık giriyor. Ben bu durumu çok sevdim. Garester Yaylasında,  Mustafa ve Selim ile sohbetimizde eskiden inekler ve koyunlar kendilerini uçurumdan aşağı bırakırdı o yüzden çitledik buraları diyor. Onlar bile dayanamıyor manzaraya demek ki dedim. “Uy ağzın bal yesin” aynen öyle dedi kahkahayı patlattı Mustafa abi. Çitlerin diğer tarafına geçtiğimizde ise Uzungöl’ü 2600 rakım tepeden görmenin mutluluğunu yaşıyorum. Bundan sonrasını anlatmak için uygun kelime bulamıyorum.  Cennetten önceki duraklardan biri Garester..

Garester

image2

Şekersu Yaylası

Garester’den 11 km uzaklıkta bir diğer büyük yayla. Bu yaylanın suyu meşhur. Değişik bir aroması olduğundan dolayı Şekersu olarak anılıyor bu bölge. Yolu biraz tehlikelidir. Arazi aracı şart.

 

Ayasofya

İstanbul’un Latinler tarafından işgal edilmesi ile Trabzon yöresine kaçan Hıristiyanlar tarafından 1200’lü yıllarda inşa edilen kilise, Genç Bizans eserleri denilen yapılar arasında en dikkat çekici olanlardan birisi. Bugünse kilise vasfını yitirmiş ve müze olarak kapılarını ziyaretçilerine açmış durumda.

Altındere Vadisi

Karadeniz’in hırçın akan suları, zorlu yolları, dik yamaçları, ve her yeri kaplayan yeşili neden bu kadar çok dillendiriliyor diye merak ediyorsanız bütün sorularınızın cevabı Altındere Vadisi’nde. Ancak burada yapacağınız yürüyüşlere uzman bir rehber eşliğinde çıkmaya dikkat edin.

13152476711

Sümela

Manastırın yapılışı ve yapımı hakkında efsaneler mevcuttur. İnanışa göre burayı Atina’lı Barnabas ile Sophronios adlı iki rahip yapmıştır. Bu iki rahip rüyalarında Hz. İsa ve Hz.Meryem’i görmüş ve gördükleri yer Sümela’nın bulunduğu yerdir. Birbirinden habersiz olarak yola çıkan bu iki rahip birbirlerine gördüğü rüyayı anlatınca beraber manastırın temelini atmışlardır. Manastırın asıl adı Meryem Ana Manastırı’dır. Sümela ise bunun Rumcadaki adıdır. Manastırın M.S 395 yıllarında tamamlandığı tahmin edilmektedir. Trabzon Rum İmparatoru III. Alexios döneminde yapılan bu eserin yapımına katkı vermiştir. Bu yüzden eserde kurucusunun III. Alexios olduğuna dair deliller bulunmaktadır.

Sümela’yı Hristyanlar tarafından değerli kılan en önemli nokta ise Hz. Meryem resmidir. İnanışa göre bu manastırda Hz. İsa’nın havarilerinden olan Aziz Lukas’ın çizdiği Hz. Meryem portresi manastırı kuran rahiplerle birlikte buraya gelmiştir. Ancak bugune kadar herhangi bir resim bulunamamıştır. Manastır bazı dönemlerde dönemini yitirmiş çeşitli yağmalamalara maruz kalmıştır. define avcıları tarafından sıklıkla kazılmış ve bir süre sonra harabeye dönüşmüştür. İçinde çeşitli yangınlar çıkmış ve birçok tarihi değeri kaybolmuştur.

Trabzon fatihi Fatih Sultan Mehmet burayı aldıktan sonra manastırın haklarına dokunmayacağına dair bir ferman yayınlamıştır. Yavuz Sultan Selim buraya iki büyük şamdan hediye etmiştir. Diğer zamanlardaki padişahlar da buraya dokunmamışlar ve çeşitli onarımlarla gelişmesini sağlamışlardır.

Manastıra ulaşım ise; belirli bir yere kadar araçlarla ulaşım sağlanır. Daha sonra ormanın içinden bir patika izlenir. Uzun ve dar merdivenler çıkıldıktan sonra manastıra ulaşılır. Manastır daha sonra Türkiye Cumhuriyeti tarafından restore edilerek günümüz halini almış ve turizme açılmıştır. Hala Trabzon şehri için büyük turistik önem taşıyan Sümela her yıl binlerece kişi tarafından ziyaret edilmektedir. 2010 yılında özel bir izinle Meryem Ana’nın göğe yükselişi sebebiyle burada bir ayin yapılmıştır. Bu ayin 88 yıl aradan sonra yapılan ilk ayindir.

fft16_mf3923832

Bordo Mavi Balık

Trabzon’da balık dendiğinde akla gelen ilk mekanlardan birisi. Mevsim balıkları ve barbun tava gerçekten başarılı. Fiyatları biraz yüksek gelebilir ama rahatsız edecek düzeyde de değil. Hizmeti ve mutfak performansı gayet başarılı bir yer. Bir de tesadüf mü bilmem ne zaman gitsem, Trabzonspor’lu bir futbolcu görürüm. Aynı durumu sizde yaşayabilirsiniz.

bordo-mavi-balik-restaurant

Sinop Mantı Dünyası

Balık veya muhlama çok tükettiyseniz farklı bir şey olsa keşke derseniz. Yine karadenizin bir başka lezzeti olan Sinop Mantısı’nı deneyebilirsiniz. Yarısı ceviz yarısı yoğurt çok lezzetli oluyor. Önerilir.

fotograf-770x770

Kalender Lokanta ve Kafe

Atıştırmalık bir şey yemeliyim noktası. Öyle tıka basa yiyemezsin burada zira o kadar çeşit yok. Fakat gözlemesi gayet başarılı. Ev yemekleri anlamında da değerlendirebileceğiniz Trabzon’un en salaş noktalarından birisi.

h_1439128279_

İskenderpaşa Köfte

Buranın salataları bir sanat eseri. Her masaya farklı tasarımda sergilenmiş salata gider mi yahu ? gidiyor. Çift giderseniz salatalıktan kalp yapıyor ustamız. Akçaabat Köftesi denilince tavsiye edilen mekanlardan biridir. Gayet başarılı bir menüsü var. Öneririz.

Havva hanim köy tereyağı ve kahvaltısı

Havva Hanım’ın ellerine sağlık diyorum. Kahvaltı ve lezzet anlamında gayet şahane. Köy tereyağ ve mısır unu alabilirsiniz.

kardeşim2

Cemil Usta

Trabzon’un tarihi dokusunu hissedebileceğin güzel bir konak. Köftesi ve piyazını öneririm. Buranın en güzel yemeği bu ikisi. Sonrasında baklava yemenizi öneriyorum. Gözleriniz büyür bu ne ya dersiniz.

Of Öz Kardeşler Döner

Burası bir esnaf lokantası niteliğinde. Ama fotoğrafın herşeyi yansıttığını düşünüyorum. Ali Usta’nın specialinden istiyorum derseniz bu gelir. Bilginize 🙂

13312613_10208481721314489_2231795489086017083_n

Cafe Nosta

Cafe sahibi Tuğçe Hanım çok çok ilgili. Mekan genellikle KATÜ öğrencilerinin ilgi noktası ama üniversite kantini gibi değil. Herkese hitab eden bir konsepti var. Mutfakları da çok başarılı. Yıllardır gittiğimde yer bulamamam bunun en güzel örneği zaten. Tavsiye edilir.

b1

Kulüp Bahçe

Trabzon’un en sakin cafelerinden birisi. Bahçesi gayet keyifli ve dinlendirici. Personel ilgisi ve mutfak performansı da gayet başarılı. Haydi gel bir yerde sohbet edelim diyorsanız birine. Buraya gidebilirsiniz. Mahçup etmez.

kulup-bahce-kafe

Viya Kitap Kafe

Nostaljiye ilginiz var mıdır ? Kitapları da seviyorsanız. Burayı ziyaret edebilirsiniz. Trabzon’un Avrupai yüzü diyebilirim buraya. Kitaplar ve plaklar arasında böğürtlenli çayı tavsiye ederim. Gerek ortam ambiyansı gerek dinlendirici haliyle bence Trabzon’un en iyi noktalarından birisi.

Sanat Evi

Özellikle yaz akşamlarında bahçesinde ağaçlar altında serinleyebileceğin ve günün yorgunluğunu atabileceğin dinlendirici mekanlardan birisi.

Esquisse

Mekan çok başarılı. Kahve içerken sohbet edebileceğin ve sakinliği ile ön plana çıkan bir yer. Ben çok memnun kaldım. Sunumları ve personel ilgisi de gayet başarılı. Önerilir.

Yorumlar