Karadeniz kelimesi size ne çağrıştırıyor diye bir soru sorsam gelecek cevaplar muhtemelen yeşil, doğa, dere, dağ gibi kelimeler olacaktır. Ben de bu anatar kelimelerin peşinden giderek Karadeniz’i Ford Ranger ile keşfettim. Ve iyi ki bu araçla yola çıkmışım dedim. Çünkü daha önce gittiğimde kendi aracımla çıkamadığım, Kavron, Pokut gibi yaylalara rahatlıkla ulaşım sağlayabildim, üstelik bu sırada kendimi de çok güvende hissettim. İstanbul’dan yola çıkarak toplamda 3910 km yol yaptığım Ford Ranger ile Ordu’dan Artvin’e kadar bir çok yer görerek müthiş bir seyahat gerçekleştirdim.

Peki bu seyahat kapsamında nereleri gördüm ?

1.Gün

Ordu, Boztepe, Aybastı, Perşembe Yaylası

Karadeniz seyahatimin startını verdiğim Ordu’da Yason burnu yolu kapalı olunca rotamı Aybastı Perşembe Yaylasına çevirdim. İnanır mısın burada bildiğin laf yedim. Aracın rengine bakan bir çok bakışla karşılaştım. Özellikle Aybastı  ilçesinden geçerken “Of arabaya bak” diye bir ses duydum ki, 30 yaşında ben utandım resmen. Ranger sayesinde kendimi star gibi hissettim Aybastı’da iyi mi ? Neyse, Ordu Fatsa ilçesinden 68 km yol yaparak Aybastı’ya Oradan da Perşembe Yaylasına çıktım. Perşembe Yaylasına geldiğimde Karga Tepesi denilen ve menderesleri gördüğünüz klasik bir fotoğraf vardır ya artık oradaydım. Bu yayla, Karadeniz’de gidebileceğiniz en rahat yolu olan yaylalardan. Aybastı’da bitmek bilmeyen bir koyun sürüsü var. Menderes civarında sürekli bir koyun görebilirsiniz. Yukarıda biraz oturup, manzarayı izledikten sonra akşam Ordu merkeze inişe geçtim. Boztepe’de akşam şehir ve deniz manzarasına karşı semaver çayımı söyledikten sonra aklımdan şu cümle geçti. “Bu Karadeniz seyahati çok güzel olacak belli belli.”

2.Gün

Rize, Çamlıhemşin, Pokut, Sal Yaylası, Zilkale, Palovit Şelalesi

İkinci gün Ordu’dan direkt Çamlıhemşin’e doğru yol aldım. Yol yaklaşık 200 km sürünce haliyle Trabzon’da kısa bir mola verdim. Molayı da Trabzon’da çok sevdiğim bir mekan olan Cafe Nosta’da yaptım. Gelelim aracın özelliğine. Aracın en büyük özelliklerinden birisi kesinlikle konforuydu. Sanki İstanbul’dan buralara kadar kamyonetle değil de başka bir araçla gelmiş gibiydim. Bu yüzden diyorum ki, dışı kamyonet içi jeep bu aracın. Neyse, Trabzon’dan Karadeniz’in özüne Kaçkar Dağlarına yola çıktım. Ardeşen sapağından Çamlıhemşin tabelalarını takip ederek,  20 km yol yaparak Çamlıhemşin merkezine ulaştım. Burada yol çatallaşıyor. Olur da bu tarafa gelirseniz, Çamlıhemşin merkezinde köprü ucunda tabelalar var. Aracınızdan inin ve inceleyin derim. Çünkü Kaçkar’da çok fazla yayla var. Nereye gitmek istediğini buradan rahatlıkla tespit edebilirsin. Bu yolun sağ tarafı, Palovit, Elevit, Zilkale,Çat, Pokut yoluna, sol tarafı ise Ayder, Kavron, Huser yaylalarına doğru gidiyor. Ben 2.günümde sağ taraftan devam ettim. İlk rota Pokut Yaylası.

Uyarıyorum ! Bu yol 4×4 olmadan kesinlikle çıkılmaz. Araç yolda kalır.

Pokut’a, Çamlıhemşin Çinçiva Köyünü (Şenyuva) geçtikten sonra sol tarafta hemen patika yol var. Sal Yaylası pansiyonlarının tabelasını göreceksiniz hemen zaten. Oradan çıkabilirsiniz. Bu sapak itibariyle yol Pokut’a 10 km kadar sürüyor. Fakat yol o kadar kötü ki, sallana sallana çıkıyorsun ve yaklaşık 1,5 saatini yiyor. Bu yolda aracı 2 çekerden 4 çekere almak şart. Ranger, özellikle bu konuda gayet başarılı araç 4 çeker pozisyonunda şoförünü ve yolcularını gayet güvende hissettiriyor. 3.2 motoruyla da keskin taşlık virajlarda da gayet avantaj sağladı. Pokut’a geldiğimde müthiş bir manzaraya karşı adeta soluksuz bakakaldım. Doğa Pansiyon’da Gürcü bir ailenin misafiri oldum ve Karadeniz’in meşhur muhlama ve karalahana sarmasının tadına baktım. Burada geçirdiğim 2 saat ardından tekrar aynı yoldan aşağıya inişe geçtim. Burada aracın araç inişini kolaylaştıran eğim iniş fren sistemini devreye soktum. Aracın bu özelliği ile yayladan aşağıya inerken frene basmadan yolculuk yaptım. İniş ardından Palovit Şelalesi ve Zilkale’yi de ziyaret ettim ve akşamına konaklayacağım Ayder’e doğru yol aldım.

3.Gün

Rize, Çamlıhemşin, Ayder, Aşağı Kavrun, Yukarı Kavrun Yaylaları, Galer Düzlüğü, Fındıklı, Artvin Çifteköprü

2 gün boyunca Ayder’de Villa de Pelit’de konakladım.  Gece uyurken Fırtına Deresinin sesi ve sabah uyanırken Gelin Tülü Şelalesinin görüntüsüne karşı kahvaltı yapmak gerçekten güne güzel başlamak için güzel bir sebep oldu benim için. Ayder’de biraz dolaştıktan, fotoğraflarımı çektikten sonra Ayder yolunun devamında olan Galer Düzlüğüne doğru ilerledim. Galer Düzlüğüne geldiğimde bir nehiri geçmem gerekti. Yıllardır binek araba kullandığım için biraz tereddüt ettim. Fakat Ranger öyle kuvvetli bir araba ki, fotoğrafta da gördüğünüz gibi bu suyu sorunsuz geçmemi sağladı. Coşkulu akan bu nehirden sorunsuz bir şekilde ve  tereddütsüz ilerledim. Nehirden çıktıktan sonra Aşağı ve Yukarı Kavron Yaylalarına ulaştım. Yayla sonrasında günün diğer yarısını geçirmek üzere Arhavi’de Çifteköprü’ye gittim. Ayder ile Çifteköprü yolculuğu yaklaşık 1,5 saat kadar sürdü. Burada inanılmaz bir turşu kavurma ve muhlama yedikten sonra  köprülerin üzerinde hatıra fotoğrafı çektirdim ve biraz dinlendikten sonra akşam yemeği için 60 km uzaklıkta Rize’nin Fındıklı ilçesine gittim. Burada Çağlayan Köyü’nde Abu isimli bir restorana uğradım. Ve büyük şehirde yaşamanın dezavantajını yaşadım burada. Sıkı durun söylüyorum. 7 kişi 9 ana yemek, salatalar, mezeler, meşrubatlar, tatlılar ve semaver çaya 150 TL gibi bir ücret ödedik. Gerçekten hem uygun fiyat olması hem lezzetleriyle tavsiye edilecek bir mekandır. Üzerine basa basa söylüyorum. Herkes bilmez burayı. Not edelim !

4.Gün

Artvin, Karagöl, Borçka, Macahel

Karadeniz rüya gibi devam ediyor. Hiç bitmesin derken, bir başka cennete doğru yol aldım. Karadeniz öyle bir yer ki, nereye gitsen evet ben burada yaşayabilirim diyebilirsin. Fakat sonra başka güzel bir yer görürsün. Yok yok burada da yaşarım dersin. Bu kadar güzellik biraz kafa karıştırıyor açıkcası. Bu kafada, Rize’den Artvin’e doğru ilerlemeye başladık. Bu yolculuk yaklaşık olarak 2,5 saat sürdü. Bu süreçte araçta yer alan 1 priz, 2 usb, 3 çakmak ve 1 sd kart öyle hayat kurtardı ki anlatamam. Malum teknoloji çağı. Akşam şarj etmeyi unuttuğum fotoğraf makinemi de bu yolculuk sırasında doldurma fırsatım oldu. Ayrıca aracın multimedya bölümünde bluetooth özelliğiyle yolda kendi telefonumun İtunes’una bağlanarak kendi müziklerimi de dinleme fırsatım oldu. Artvin Hopa yolundan Can Kurtaran Geçidini geçtikten sonra Camilli yolundan Karagöl’e ulaştım. Burada öyle güzel bir sofra kurduk ki, değmeyin keyfimize hakikaten! Müthiş bir öğle yemeği sonrasında doğaya emanet ettik kendimizi birkaç saatlik. Fakat çok da bağlamamak lazımdı kendimizi malum hala görecek yerimiz vardı. Bu sefer Camilli olarak tabelalarda yer alan Macahel’e doğru ilerledik. Karagöl ile Macahel arası 32 km. Macahel’in iki ana özelliği var. Biri, arıları ve balları meşhur. Diğeri ise, Türkiye’nin en yüksek oksikejinin ölçüldüğü bölge. Türkiye’nin biyosfer alanı.

5.Gün

Trabzon Uzungöl, Karester Yaylası

Trabzon’da Uzungöl Türkiye turizmi için olmazsa olmazlardandır. Uzungöl çevresinde çok fazla pansiyon, otel ve restoran bulunsa da buraya kadar geldiyseniz ve aracınız da kuvvetliyse Uzungöl ile yetinmeyin derim. Ben öyle yaptım açıkcası. Ve inanır mısın? Aracın performansını en iyi test edebileceğim yollarda 2270 metre yükseklikte Karester Yaylasına doğru çıktım. Uzungöl’ü artık minicik gördüğüm dağ tepelerinde, uçurum kenalarlarında aracın 4×4 özelliği ve düzgün yol tutuşu ile son derece güvenli seyahat ettim. Karester Yaylası, Sultan Murad Yaylası ve diğer küçük yaylalarda dolaştıktan, hatıra fotoğrafları çektirdikten sonra gün sonunda  yayladan indim ve gece konaklayacağım Giresun’a doğru yola çıktım. Giresun şehir merkezine gelmeden yol üzerinde  Tirebolu civaırnda Gün Batımı isimli harika bir restoran var. Buralara yolunuz düşerse, yemek yemeye veya kahve içmeye mutlaka uğramaya çalışın. Müthiş bir keyif alacağınıza şimdiden kefilim. Akşam hava karardığında Giresun’dan 60 km mesafedeki Kümbet Yaylasına doğru yola çıktım. Gece bu yolda aracın otomatik bir özelliğini daha tecrübe etme şansım oldu. Arac karşıdan gelen ışığa göre uzun farlarını otomatik yakıyor ve sana bu konuda kolaylık sağlıyor. Bence gayet kıymetli bir özellik. Ranger’in yzun yol dostu bir araç olduğunu bir kez daha anlamış oldum böylece.

  1. Gün

Giresun Kümbet Yaylası

Giresun Kümbet’de Birun Dağ Evi’nde kuş sesleri eşliğinde mükemmel bir güne merhaba dedim. Kümbet Yaylasında keyifli bir kahvaltı sonrasında tesisi dolaşma imkanım oldu. Bİrun Dağ Evi, doğa içerisinde konumlanmış ve misafirlerini çeşitli aktivtelerle de memnun etmeyi amaçlamış güzel bir tesis. İster ATV kullanabilirsin, istersen havuza girebilirsin, yok dersen de doğa içerisinde güzel bir yürüyüş yapabilir yeşilin içinde keyif yapabilirsin. Takdir senin artık. Son günümü açıkcası burada dinlenerek ve tatilin yorgunluğunu üzerimden geçirerek tamamladım ve 7.gün sabahı İstanbul’a doğru yola çıktım.

  1. Gün

Samsun Bafra, Kastamonu, Karabük, Bolu, İstanbul

Ve dolu dolu geçen Karadeniz seyahati sonrasında 7.gün Bafra, Kastamonu, Bolu güzergahı üzerinden  İstanbul’a doğru yol almaya devam ettim. Bu 7 gün içerisinde araca resmen aşık oldum desem yeridir. 2800 metre yükseklikte dağ yolunda da, İstanbul’a dönerken otobanda da gerek konforu gerekse güvenliğiyle bu seyahatte çok büyük kolaylık sağladı bana. Karadeniz’de gibi zorlu bir coğrafyada doğa ile mücadele etmemi kolaylaştıran Ford Ranger’a ne kadar teşekkür etsem az.

 

Yorumlar