Keşfe giden denizcilere kadınları tarafından yakılan ağıttır Fado.. Gelin hikayesine bir göz atalım.

Fado, uluslararası arenada Portekiz müziğinin  en çok tanınan türü olup, latince “kader” anlamındaki “fatum” sözcüğünden gelmektedir. Genelde fado, İspanyol gitarı ve hafif dışa kavisli, üzerinde yuvarlak bir delik bulunan armut şeklinde kasası ve ikişerli düzenlenmiş, toplam on iki teli olan Portekiz gitarı eşliğinde tek bir kişi tarafından söylenir.

Yaşamın kötü anlarının dile getirildiği fadoda en çok işlenen tema, melankoli, nostalji ya da yoksul semtlerdeki özellikle kadercilik ve hayal kırıklığı içerikli günlük küçük yaşam öyküleridir. Fadonun varlığı 1838’den itibaren belgelenmiştir. Her ne kadar yalnızlıktan, özlemden ve suya vuran teknelerden esinlenen denizcilerin şarkısı olarak tanımlayanların varlığına rağmen Gonçalo Sampaio, Mascarenhas Barreto, Pinto de Carvalho ya da Rodney Gallop gibi çok sayıda araştırmacı hâlâ kökenine ilişkin gizemi keşfedememişlerdir. Kimileri bu nostaljik ve derinlikli şarkıların yedi asır önce Arapların Lizbon’un San Jorge Kalesi’nde yaşadığı dönemde doğduğunu, fadonun, günlük yaşamı yansıtması ve acılı ezgileri açısından Kuzey Afrika halk müziğine benzediğini ileri sürmekte; kimileri 17. yy.da büyük kentlerin varoşlarında doğduğunu kimileri ise daha öteye gidip bu şarkı türünü Müslümanlarla ilişkilendirmektedir.
Diktatörlük ile ilişkisi yıllar süren Portekiz’in temel halk şarkısı fado, Kasım 2011’de UNESCO tarafından İnsanlığın Kültürel Mirası listesine alındıktan sonra turistik bir cazibeye dönüşmüş, yüksek sosyal sınıfların salonlarında yer bulmuş ve yeniden doğmuştur.

İspanya için flamenko, Arjantin için tango ne ise Portekiz için de o olan fadoyu fado yapan dil, şairlerin diliyle beslendi… Nasıl ki flamenko Lorca’dan, Antonio Machado gibi ünlü İspanyol ozanlardan beslendiyse fado da Luis Vas de Camoes, Fernando Pessoa gibi ünlü Portekizli ozanlardan beslenerek güçlendi.

FADO: GÜÇLÜ BİR RUHUN BİTKİN DÜŞMÜŞ HALİ

Ünlü Portekizli Şairler Camoens ve Fernando Pessoa’ya göre fado kaybedilmiş, elden gitmiş şeyleri dillendirir. Kaybedilmiş bir imparatorluğu, kaybedilmiş bir ülkeyi, yenilmiş bir adamı. Yani Portekiz’i… Porte-kiz’in yaralanmış ruhunun tarihidir fado.

Fernando Pessoa, fadoyu şöyle betimler: “Şiir –ve bir tür yardım alan bir şiir olan şarkı– ruhta olmayanı yansıtır. Bu nedenle halkların hüzünlü şarkıları neşe yüklüdür; neşeli şarkıları ise hüzün… Fado, güçlü bir ruhun bitkin düşmüş halidir. Porte-kiz’in, bir zamanlar inandığı ancak onu terk eden tanrıyı hor gören bakışıdır. Fadoda tanrılar meşruiyetlerini yeniden kazanıştır; ancak hep uzaklardadırlar.”

 AMALIA RODRIGUES

Fado, ününü büyük oranda onu en iyi yorumlayan olarak görülen Amalia Rodrigues’e (1920-1999) borçludur. Portekiz’in sanat elçisi unvanını alan Amalia Rodrigues (1920-1999) fado ile ilişkisini şöyle dile getirmektedir: “Fado gizemli bir şeydir, onu duyumsamak için insanların ıstırapla doğması, arzuları, tutkuları olmayan, sanki hiç var olmamış biri gibi hissetmesi gerekir… Bu kişi benim; bu nedenle ben fado söylemek için doğdum.”  Rodrigues, önemli Portekizli Şairler Manuel Alegre, Homem de Melo ve Camoens’in dizelerine fadonun sesini ve duygusunu kattı. En sevilen şarkılarının biri olan “Todo es fado” (Bunun hepsi fado):

Aşk, kıskançlık, kül ve ateş, ıstırap ve günah.
Hepsini içeriyor; baştan sona hüzün; işte fado

Kırık sesinin rengi ve tınısı onu üne taşıdı. Tüm dünya onu fadonun kraliçesi olarak gördü. Öte yandan onun Salazar diktatörlüğünü savunması ve diktatörlük ile tanımlanması onu demokratik muhalefetin hedefi haline getirdi. Kötümser, kuşkucu ve oldukça sade biri olan ve fadonun en önemli temsilcisi olarak görülen Amalia Rodrigues, 1974 Karanfil Devrimi’nden sonra Salazar diktatörlüğünün bayrağı olmakla suçlandı.

1976 yılında Lizbon’da fado kraliçesi her ne kadar “Salazar döneminde şimdikinden daha iyi bir yaşamım vardı” dese de Salazar rejimi ile ilişki içinde olduğu söylentilerini reddetti. Ancak daha sonra affedildi.

FADO VE SALAZAR DİKTATÖRLÜĞÜ

ANTÓNİO de Oliveira Salazar’ın diktatörlüğü (1926-1974) ile özdeşleşmiş olan 3F’den biridir fado. Diğerleri futbol ve Fatima (Meryem ananın hayaletinin görüldüğü iddia edilen Portekiz’de bir köy)… Salazar’ın bu 3F ile beslenen diktatörlüğü döneminde, halkın kültürel ifadesini kontrol altına alma gereksinimiyle fadoya sansür uygulandı. Fado, Portekiz halkının şarkısıydı ve ister istemez güçlü toplumsal değerler içeriyordu. Tüm diktatörlerin korktuğu cinsten yani… Bu anlamda da fadonun duygu ve düşünce içeriğinden arındırılması gerekiyordu. Salazar ve burjuva fado yanlısı yandaşları fadoyu Portekiz’in amblemi yaptılar. Tabii ki temasını, ritmini ve niyetini diktatörlükle uyumlu hale getirerek…
Lizbon Etnoloji Müzesi Müdürü Joaquim Pais de Brito bu konuda şunları söylemektedir: “Salazarcılık kahraman ırk, güçlü gençlik söylemlerini öne çıkarttı. Nostalji, acı, melonkolik hal ve ifadeleri yasakladı.”

Her ne kadar fado Salazar rejiminin bayrağı olarak kabul edilmiş olsa da António Machado Soares, Carlos do Carmo y José Alfonso gibi fadoyu diktatörlük karşıtı eşitlikçi fikirlerin yayılmasının aracına dönüştürmeyi görev edinen sanatçı ve düşünürler de vardı. Örneğin Antonio Machado Soares, 25 Nisan 1974 tarihinde Salazar diktatörlüğüne karşı yapılan karanfil devriminde yer alan bir sanatçıydı.

FADO VE KARANFİL DEVRİMİ

Karanfil Devriminde parlamentoyu ele geçiren  askerler, genç teğmenler Lizbon caddelerinde geçit töreni yapar ve halkla söyleşirler. Bu askerlerden biri, onları izleyen ve cadde üzerinde, masalarında vazolarda karanfiller bulunan bir restoranın sahibi olan bir kadından sigarasını yakmak için ateş ister. Kadın sigara kullanmadığını söyler ve askere masalardan birinden aldığı bir karanfili uzatır. Asker de bu karanfili tüfeğinin ucuna takarak yoluna devam eder. Bu hareketin Karanfil Devrimi olarak nitelendirilmesinin buradan geldiği anlatılır.
Bu genç subaylar, ülkede kontrolü ele geçirdiklerini ilk olarak radyoda Jose Alfonso’nun Salazar diktatörlüğünce yasaklanan şarkısı “Grandola Vila Morena” ile duyurur. Politik tutukluları serbest bırakan askerler fado ve tüm kültür etkinlikleri üzerindeki sansürü kaldırırlar.

FADO EVLERİ

Fado en iyi yemek yenilen ve içki içilen restoranlar olan fado evlerinde dinlenebilir. Yalnızca geceleri açık olan fado evlerinde akşam yemeği yenip, bir kadeh şarap içildikten sonra ışıklar kısılır, sessizlik sağlanır ve fadocu yüreğe dokunan, sarsıcı şarkılarına başlar. Şen şakrak fadoların varlığına rağmen Portekizliler melankolik türlerine hayrandır. Alfredo Marceneiro ve Severa’nın fadoları klasik olanlardır. Lizbon kenti fadonun mükemmeliyle anılan bir kenttir. Hatta fado “Lizbon ruhunun müziksel ifadesi” şeklinde de tanımlanır. Kent içinde Barrio Alto ve özellikle de Arnavut kaldırımı döşeli dar sokaklarıyla ünlü Alfama semtindeki eski ve geleneksel fado evleri en katıksız fado yorumları ile ünlüdür.

FADO MÜZESİ

Alfama semtinde 1998 yılında açılan, fado üzerine en temel bilgilerin yer aldığı bir fado müzesi yer almaktadır. Müzede sürekli bir sergi, doküman merkezi, Portekiz gitarı kurslarının verildiği bir okul, düzenli etkinliklerin yapıldığı bir salon ve bir kafeterya yer almakta. Müzede ayrıca müzik aletleri, fotograf, notalar, afişler, gazeteler, giysiler ve fado ile ilgili çeşitli malzemelerden oluşan 14 bin parçadan oluşan bir koleksiyon bulunmaktadır. Ayrıca müzede ziyaretçiler için ara ara özel etkinlikler düzenlenmekte.

FADO KURALLARI

Fado dinlenirken, yemek yenmez, çatal bıçak sesi çıkartılmaz, sohbet edilmez, sadece fado parçaları arasında alkış tutulur. Bu çok önemli. Turistler tarafından bilinmediğinden genelde bu kural deliniyor ama Portekizlinin ağırlıklı olduğu mekanlarda hoş karşılanmayabilir.

LİZBON’DA FADO DİNLEYEBİLECEĞİNİZ MEKANLAR

  • Cafe Luso
  • Parreirinha de Alfama
  • A Baiuca
  • Tımpanas
  • Adega Machado
  • A Severa
  • Senhor Vinho
  • Clube De Faco
  • Casa De Linhares
  • O Faia

Not : Bu mekanlarda fado için menü dışında kişi başı 5 ile 10 Euro arasında ek ödeme yapılır.

Kaynak : https://www.evrensel.net/haber/89335/portekiz-halk-sarkisi-fado

Yorumlar