Çok enteresan bir noktaydı burası. Beni hiç beklemediğim kadar heyecanlandıran bir kitapçı oldu gerçekten Shakespeare and Company. Muazaam atmosferi, kedisi, kitaplar, havası, ruhu ne bilim bambaşka bir zamana götürdü adeta. Kapıdan girdiğiniz andan itibaren kendinizi geçmiş bir zaman diliminde bulabilirsiniz ama şaşırmayın keyfini çıkarın.

1919 yılında açılan bu kitapçı sadece İngilizce kitaplar satmış. 1921’de taşınmış, II.Dünya Savaşı sırasında kapatılmış. Hikayesi derin aslında. 1951 yılında ise bir Amerikalı şuanda dükkanın bulunduğu yere başka bir isimde kitapçı açmış. 1962 yılında ise ilk sahibi Syvia Beach’in öldüğünü duyunca vefasını gösteriyor ve dükkanın adını ilk hali gibi yani Shakespeare and Company olarak değiştirmiş. O günden sonra da Midnight in Paris ve Before Sunset filmlerinin de etkisiyle müthiş bir turistik noktaya dönüşmüş. Artık Paris’e gelen turistlerin listesinde yer alan Notre Dame’a kadar geldiysem burayı da mutlaka görmeliyim düşüncesine neden olacak kadar bir cazibe merkezine dönüşmüş.

Kağıt kokan daracık labirent gibi aralardan geçerek geneli ingilizce basılmış kitaplara dokunarak iki katlı bu kitapçıda kısa bir tur atabilir, o ruhu hissedebilirsiniz. Notre Dame Katedralini’in karşı kıyısında bulunan bu özel yerde bir de özel bir durum var. Alt katta cam bir alan var. oraya para attığınız zaman genç yazarlara burs olarak gidiyor bu para. Ve yeni yazılacak eserlerde sizin de ufak bir katkınız oluyor.

Shakespeare and Company’de en güzel özelliklerden biri de, alt katın satılmalık, üst katın ise okumalık kitaplarla dolu olması. Üst katta bir köşede dünyanın eserlerinin İngilizce çevirilerini okuyabilirsiniz. Üst katta bir de çok güzel bri daktilo ile yazı yazılacak bir alan, bir piano ve düşüncelerinizi yazabileceğiniz bir pano bulunuyor. He bir de kedi. Siz poz verirken, kitap karıştırırken yanınıza sokuluyor.

Kitapçıda ayrıca bizden de bir eser var. Mevlana’nın kitapları da burada yer alıyor. İsterseniz bakabilirsiniz. Kitapçıdan çıktıktan sonra sağ tarafa doğru gittiğinizde ise köşede bu mekanın cafesine rastlayacaksınız, isterseniz bir kahve içebilir ve kitapçı ruhunu orada da hissetmeye devam edebilirsiniz efendim.

Bu arada, fotoğrafları blogda yayınlamak üzere izinli çektim, içeride fotoğraf çekimi yasak. Bilginize,

Yorumlar