Bazen, bir heykel der geçeriz önünden.. Bilmeyiz arka planda topluma olan katkısını.. Ne sanatçının.. Ne eserinin..

Oslo’nun en büyük parkı olan Frogner Parkı’nın içinde Norveçli ünlü heykeltıraş Gustav  Vigaland’ın heykellerinin sergilendiği,  yaklaşık 1 km olan bir açık hava müzesi. Burası Oslo’nun en çok ziyaret edilen yeri, parkın da en popüler bölümüdür. Frogner Parkı bu yüzden turistler tarafından resmi adıyla değil, Vigaland Parkı olarak bilinir.

Frogner Parkı

Şehrin en büyük parkı. İskandinavya’nın ise, en büyük parkları arasında Frogner. Frogner Park, Norveç Oslo’da yer alıyor. Norveç’in en çok turist ziyaretçi alan dördüncü bölgesi. Her yıl 1 milyondan fazla ziyaretçisi olan bir bölge. Her zaman açık olan ve 13 Şubat 2009 tarihinde, Norveç’te ilk park olarak miras yasası tarafından korumaya altına alınmış özel bir alan. 24 saat açık ve girişi ücretsizdir. Park ile ilgili bir görevli şöyle bir şey söyledi. Parktaki heykeller sanat eseri olarak değil, parkın mobilyası olarak yer almaktadır.

1904’te halka açılan Frogner Parkı’nda daha o yıllarda Dünya paten şampiyonası, ulusal atletizm yarışmaları ve futbol kupası düzenlenmiş. Bu bilgi parkın ne kadar eski olduğuyla ilgili oldukça farkındalık yaratacaktır.

image6 (1)

Vigeland Park

Frogner Parkı’nda bulunan daimi Vigeland Sergisi’nde bütün eserler Gustav Vigeland’ın tüm hayatı boyunca hazırladığı 214 adet granit ve bronz insan heykeli ve 13 adet dökme demir kapıdan oluşuyor. 320 bin metrekarelik bu serginin hazırlanması ise Vigeland ve asistanlarının 10 yıllık bir çalışmasının ürünü. Dünyanın en büyük açık hava heykel müzesi olan Frogner Parkı Vigeland Sergisi aynı zamanda tüm heykellerin aynı kişi tarafından yapıldığı tek sergi olmasıyla da ilk ve tek. Bu eşsiz açık hava sergisini gezerken, sıkılman biraz zor. Çünkü, kalem gibi duran heykeller değil bunlar. Çocukların, erkek ve kadın figürlerinin bir arada olduğu bazen eğlendikleri bazen sinirlendiklerini vurgulayan keyifli bir sergi alanı. Serginin mimarı Gustav Vigeland vasiyetinde, ölümü sonrasında bu sergiye yeni eser eklenmemesini ve mevcut eserlerinde çıkarılmamasını yazmış. Bu vasiyete de uyulmuş. Hala ilk günkü düzeninde sergi.

Parka girdikten sonra, eserlerin bulunduğu alana bir köprüden geçerek gidiyorsunuz. Ünlü ağlayan çocuk heykeli de dahil olmak üzere, toplam 58 heykel var burada. Bence gayet eğlenceli bakarken tebessüm yaratan eserleri burada gördüm. Ayrıca, eserlerin hemen hemen hepsinde cinsel organ veya kadın memesi gibi alanlar teşhirde. Bu alanda bulunan 58 heykelin yapımına 1926 yılında başlanmış ve 7 sene sürmüş.

image2 (6)

Oslo’nun simgelerinden ve bu parkın en önemli eserlerinden birisi kızgın çocuk heykeli olarak da bilinen, Sinnataggen. Normalde bu heykel diğerlerinin yanında bence biraz daha vasat. Ama, heykelin başından geçenlerden midir bilinmez. En büyük ilgi hep onda. Bir kaç kez üzerine boya atılmış. Bazen ise, poposuna siyah bant yapıştırılmış. Bir keresinde de, 1992 yılında çalınmış fakat 2 hafta sonrasında bulunmuş. Bu çalınma hadisesi sonrasında, daha sağlam bir şekilde kaynaklanmış. Bu heykelin bir diğer özelliği ise, elini tutarsan bir daha gelirmişsin Norveç’e. Bu yüzden, heykein sol eli artık altınlaşmış.

Köprünün bitiminde merdivenlerden çıkıyorsun. Monolith isminde büyük sütunun olduğu alana geliyorsun. Buranın hikayesi 121 insan bedeninin üstüste çıkarak mutluluğun gökyüzünde olduğuna inanması ve oraya erişmek istemesi. Vigeland, burayı kadın ve erkek ilişkisini anlatmak üzere kurgulamış. Ölmeden de kısa süre önce tüm eserleri tamamlamış.

Gustav Vigeland, bu eserleri Norveç’e bağışladığını düşünse de, her yıl gelen 1 milyondan fazla gelen insan ile kadın erkek ilişkilerini her ırktan insana gösterme imkanı bulmuştur. Bundan sebep ünü ve eserleri de Norveç sınırları dışına çıkmıştır.

image4 (4)

Gustav Vigeland Kimdir ?

Gustav, Norveç’in güney kıyısında yer alan küçük bir kasaba olan Mandal’da köylü ve kentli bir ana-babanın çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Eğitim için Oslo’daki yerel bir okula kaydolan Vigeland burada okuma-yazmayı ve ahşap oyma sanatını öğrenmiştir. Ne var ki, babasının beklenmeyen ölümü üzerine Mandal’a geri dönmüş ve Vigeland’da Mjunebrokka adlı bir çiftlikte büyükbabasıyla birlikte yaşamıştır. Gustav uzun süre boyunca kaldığı bu kenti soyadı olarak almıştır.art_norway_05_01

Vigeland 1888’de yeniden Oslo’ya dönmüş ve heykeltıraşlığı meslek edinmeye karar vermiştir. Burada heykeltıraş Bryunjulf Bergslien’in ilgisini çeken Vigeland bu ustadan dersler almış ve sonraki yıl ilk yapıtı olan Hagar ve İsmail‘i tamamlamıştır.

Vigeland 1891 ile 1896 yılları arasındaki dönemi Kopenhag, Paris, Berlin ve Floransa’da geçirmiştir. Paris’te Auguste Rodin tarafından düzenlenen bir etkinliğe katılan Vigeland, İtalya yolculuğunda ise antik ve Rönesans dönemi yapıtlarını inceleme fırsatı bulmuştur. Sanatçının sonraki çalışmalarına damga vuracak olan ölüm ve kadın-erkek ilişkisi kavramları bu yıllarda şekillenmeye başlamıştır. İlk sergilerini 1894 ve 1896 yıllarında Norveç’te açan heykeltıraş bu yıllarda eleştirmenlerin övgüsünü kazanmıştır.

Vigeland 1902 yılına dek Trondheim’daki Nidaros Katedrali’ni yeniden düzenleme çalışmalarına katılmıştır. Bu dönemde Ortaçağ sanatıyla yakından ilgilenen sanatçı, yapıtlarında sıkça kullandığı ejderha ögesini günahın simgesi olarak görmeyi sürdürmüş, ancak bu varlığı insanlığa karşı savaşan bir doğal güç olarak da yorumlamıştır.

Oslo’ya geri dönen Vigeland burada terk edilmiş bir atölyeye yerleşmiştir. Norveç’in 1905 yılında İsveç’ten bağımsızlığını kazanmasının ardından Vigeland, Henrik Ibsen ve Niels Henrik Abel gibi ülkenin öne çıkan kişilikleri anısına birçok heykel ve büst teklifi almıştır.

Vigeland 1906 yılında tebeşirden bir anıt kale tasarlamıştır. Oslo yerel yönetimi tarafından Ulusal Parlamento binasının önündeki alana konulması kararlaştırılan bu yapıt, yer anlaşmazlığı yüzünden sergilenememiş ve heykelin tamamlanması gecikmiştir. Bu arada tasarıyı genişleten Vigeland farklı heykeltıraş öbekleriyle birlikte çalışmış ve 1919’da heykele yüksek bir granit sütunu eklemiştir.

image5 (3)

Yorumlar