İstanbul’da oldum olası en hayranlık beslediğim lokasyon Galata. Hatta bırak İstanbul’u dünyada en beğendiğin tarihi yapı desen sanırım Galata derim. Gerçekten dakikalarca sadece izleyebileceğim bir güzellik. Galata’ya bakan bir pencerenin ardında yaşadığımı düşünüyorum da. Galiba o perde hiç kapanmaz.
- Kuleye 7 kat asansörle çıkıyorsunuz sonrasında 2 kat merdivende yürüyorsunuz. Yürüdüğünüz ilk katta restoran ikinci katta ise cafe var. Sonrasında mükemmel manzarasında canım İstanbul sizi bekliyor.
- Kulenin yerden yükseklik ile çatının arasının boyu 66,9 mt.
- Kulede bugüne kadar iki intihar vakası olmuş. Bunlardan bir tanesi 1876 yılında Avusturyalı bir yazar. Diğeri ise, 1973 yılında şair, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın oğlu Vedat Oğuzcan.
Galata Tarihi
Galata Kulesi’nin ne zaman yapıldığı hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte, Kule’nin İsa’dan sonra 507 yılında imparator Iustinianos zamanında inşa edildiği idda edilmektedir. Aynı zamanda Cenevizliler tarafından İsa Kulesi, Bizanslılar tarafından Büyük Kule olarak anılan yapıya, günümüzdekine yakın şeklini, 1348 yılında Cenevizliler vermiştir. 1509 depreminde büyük zarar gören Kule, devrin ünlü Osmanlı mimarı Hayrettin tarafından onarılmıştır. Ayrıca; Kule, Kanuni Dönemi’nde Kasımpaşa Tersanesi’nde çalıştırılan mahkûm işçiler için hapishane olarak da kullanılmıştır.16 yy.ın sonlarında ise; müneccimbaşısı Takıyeddin Efendi, Kule’nin tepesine bir rasathane kurmuştur. Bir dönem bu şekilde kullanılan Galata Kulesi, 3. Murat tarafından kapatılır ve Kule tekrardan hapishaneye dönüştürülür.
4. Murat zamanında 1638 yılında; Hezarfen Ahmet Çelebi, kollarına kanat takarak, Galata Kulesi’nden Üsküdar’a o meşhur uçuşunu gerçekleştirir. 17 yy.a doğru mehterhane takımına ev sahipliği de yapan Kule; 1717den sonra artan İstanbul yangınlarıyla baş edebilmek için yangın gözetleme kulesi olarak da kullanılmıştır. Ama ne yazıktır ki Kule 1794 senesi kendisi de yanmaktan kurtulamamıştır.
Üçüncü Selim zamanında; Galata Kulesi onartıldıktan sonra, Kule’nin üst katına bir cumba eklenir.1831’de kule bir yangın daha geçirir. Bu sefer 2. Mahmut; Kule’nin üzerine iki kat daha çıkar ve külah biçiminde olan ünlü dam örtüsüyle Kule’nin tepesi kapatılır. O dönem onarımla alakalı olarak, Pertev Paşa’nın bir de yazıtı Kule’ye yerleştirilir. 1875 yılında kuvvetli bir fırtınadan sonra, Kule’nin tepesindeki külahımsı çatı uçar ve daha sonra 1960 yılında tekrardan onartılır. Günümüzde, Kule özel bir şirket tarafından sadece turistik amaçlı işletilmektedir. 7 katı asansörle, 2 katı da yürüyerek çıkıp, Kule’nin en üst katındaki restoranın içinden geçtikten sonra, Kule’yi çepeçevre saran balkona ulaşılır. Bu balkonun sunduğu İstanbul ve Boğaziçi zarafetine doyum olmuyor.
Galata İsmi Nereden Geliyor ?
Galata Kulesi, Bizanslılar zamanında Megalos Pyrgos, Cenevizliler döneminde ise İsa Kulesi olarak adlandırılmış. İsminin nereden geldiği tam olarak bilinmiyor. Fakat, Evliya Çelebi’nin yazdığı seyahatname’de Galata tarafları çayırlık ve mahsuldar köylerle çevriliymiş. Bu bölgede yaşayanlar Galata’da hayvanlarını otlatı, hayvanların sütlerini zamanın kralına verirlermiş. Herkes Galata Kulesi ismini bulunduğu semtten alır diye sanıyor. Fakat Galata Kulesi sonrasında Galata semti ortaya çıkıyor.
Galata Kulesi Giriş Ücreti
5 yaşın üzerindeki herkes, öğrenciler de dahil ücrete tabi. Yerli ziyaretçilerden 10 TL giriş ücreti talep edilirken, yabancılar için bu ücret 20 TL.
Galata Kulesi Ziyaret Saatleri
Galata Kulesi her gün 09:00 ile 19:00 arasında ziyaretçilere açıktır. Kafeterya bölümü ise 20:30’a kadar açıktır.
Galata’dan Atlayan Hezarfen Ahmet Çelebi Kimdir ?
Osmanlı Devleti zamanında yetişen ve dünyada ilk olarak uçmayı başaran Türk bilginidir. Ne zaman ve nerede doğduğu bilinmeyen Ahmet Çelebi’nin hayatı hakkında malûmat yok denecek kadar azdır. Padişah IV. Murat döneminde İstanbul’da yaşamıştır; ama yaşamı hakkında yeterli bilgi yoktur.Evinde çeşitli konularda deneyler yaptığı, geniş bilgi sahibi olduğu, bu yüzden de halk tarafından kendisine “bin fenli” anlamına gelen Hezarfen şanı verildiği bilinmektedir.1623-1640 yılları arasında saltanat süren Sultan Dördüncü Murat zamanında yaşamış olup meşhur gösterisini yine bu Sultan huzurunda yapmıştır.
Fen alanındaki geniş bilgi ve tecrübesi ile halk arasında “Hazarfen” yani bir fenli diye bilinen Ahmet Çelebi; araştırma yapmaktan yılmayan,yiğit, akıllı ve bilgili bir kişiydi. Hazarfen Ahmet Çelebi’den önce havacılık tarihinde ilk olarak ünlü bir Türk bilgini olan İsmail Cevheri; kollarına kanat takarak ilk uçma denemesini yapmışsa da bu deneme ölümle sonuçlanmıştı. İlk uçan Hazarfen Ahmet Çelebi, bu Türk bilgininin hayatını ve neden başarısızlığa uğradığını iyice inceledikten sonra aynı düşünceyi gerçekleştirmek için harekete geçti. Bilhassa hava akımları ve kuşların uçuşunu inceleyerek çalışmalarını geliştirdi.
Nihayet tarihi uçuşunu yapmak üzere Okmeydanı’na gelen Ahmet Çelebi’yi seyreden Sultan Murat Han da Sarayburnu’ndaki Sinan Paşa Köşkü’nde yerini almıştı. İbtida Okmeydanı’nın minberi üzere rüzgarın şiddetinde kartal kanatlarıyla sekiz, dokuz kere havada pervaz ederek talim etmiştir. Daha sonra Galata Kulesi’nin en yüksek noktasına çıktı ve kendini boşluğa bırakıverdi. Kalk dehşet içinde manzarayı seyrediyordu.
Sultan Murat Han Sarayburnu’nda Sinan Paşa Köşkü’nden temaşa ederken, Ahmet Çelebi Galata Kulesi’nin zirvesinden lodos rüzgarlarıyla uçarak Üsküdar’da Doğancılar Meydanı’na inmiştir. Bu başarısından dolayı Dördüncü Murat Han kendisine bir kese altın ihsan etmiştir Ama elinden her iş gelebilen ve uçabilen bu adamın korkulacak bir kişi olduğu yargısına vararak onu Cezayir’e sürdü. Hezarfen Ahmet Çelebi yaşamının geri kalan bölümünü burada geçirdi.
Türkiye Cumhuriyeti P.T.T. İdaresinin 17 Ekim 1950 Tarihinde İstanbul’da toplanan Milletlerarası Sivil Havacılık Kongresi için çıkardığı üç hatıra pulundan Zeytuni yeşil-mavi renkli 20 kuruşluk olanın taşıdığı temsili resim, Hazerfen’in Galata Kulesi’nden Üsküdar’a uçuşunu tasvir etmektedir.
NEDEN “HAZARFEN” ?
Türk mucidi, Teknik ilimlerdeki bilgisi yüzünden “Hazarfene, bin fen’e, bin teknik bilgiye sahip ” lakabını kazandı. IV Murat’ın (1623-1640) huzurunda kanat takarak Galata Kulesi’nden kendini bırakıp Üsküdar’da Doğancılar meydanına indi. Tarihin mühim planör tecrübelerinden sayılır. Bugün de bunun bulunduğunu Yüksek Uçak Mühendisi Yavuz Kansu, eoradinamik formüllerle ispat etmiştir
Kuleden atlayarak intihar eden oğlu için, Ümit Yaşar Oğuzhan’ın yazdığı şiir..
Pırıl pırıl bir yaz günüydü Aydınlıktı, güzeldi dünya Bir adam düştü o gün Galata Kulesi’nden Kendini bir anda bıraktı boşluğa Ömrünün baharında Bütün umutlarıyla birlikte Paramparça oldu Bir adam benim oğlumdu... Gencecikti Vedat Işıl ışıldı gözleri İçi Bütün insanlar için sevgiyle doluydu Çıktı apansız o dönülmez yolculuğa Kendini bir anda bıraktı boşluğa Söndü güneş, karardı yeryüzü bütün Zaman durdu Bir adam düştü Galata Kulesi’nden Bu adam benim oğlumdu “Açarken ufkunda güller alevden” Çıktı, her günkü gibi gülerek evden Kimseye belli etmedi içindeki yangını Yürüdü, kendinden emin Sonsuzluğa doğru Galata Kulesi’nde bekliyordu ecel Bir fincan kahve, bir kadeh konyak Ölüm yolcusunun son arzusu buydu Bir adam düştü Galata Kulesi’nden Bu adam benim oğlumdu Küçüktü bir zaman Kucağıma alır ninniler söylerdim ona “Uyu oğlum, uyu oğlum, ninni” Bir daha uyanmamak üzere uyudu Vedat 6 Haziran 1973 Galata Kulesi’nden bir adam attı kendini Bu nankör insanlara Bu kalleş dünyaya inat Şimdi yine bir ninni söylüyorum ona “Uyan oğlum, uyan oğlum, uyan Vedat”...