Bu seyahat öncesi kafamız karıştı. 4 arkadaştık ve her birimiz başka bir destinayona gitmek istiyordu. Bodrum, Alaçatı, Ayvalık, Fethiye, Akyaka ! Hal böyle olunca o zaman hepsine gidelim hepsinin tadını alalım var mısınız ? Bir sessizlikten sonra “evet” cevabı aldım. Ve başladık yolculuğa.. Bu yazıda okuyacağınız yolculuk yaklaşık 3000 km sürmüştür ve müthiş hatıralar içermektedir. Gelin sizlere biraz Ege’den bahsedeyim ne dersiniz ?

1.Gün

Küçükkuyu, Adatepe

Ege’nin startını veriyorum efendim.  Uzun yol denilince akla gelen araç olan Mondeo ile bu yolculuğu yapmak ise gerçekten müthiş bir deneyim olacak belli.  Sabah erkenden çıktığım Ege yolculuğunda İstanbul’dan yaklaşık 4 saat sonra Balıkesir Edremit sapağından Altınoluk rotasından Küçükkuyu’ya geldiğimde huzur veren mükemmel bir köy karşılıyor beni. Adatepe bir sit alanı. Burası yıllarca Rum ve Türklerin beraber yaşadığı bir köy. Bu beraberlik köyün mimarilerine de yansıyor haliyle. Cumbalı evler de var tipik taş evler de var. Ada mimari anlamda ikiye bölünmüş resmen ama yinede yeşillik içinde mavinin kenarında inanılmaz güzel gözüküyor Adatepe. Dar sokaklarda 3 tane otelin bulunduğu bölgede ben köyün tek havuzlu oteli Hünnaphan’da konakladım.  Hünnaphan çok enteresan bir yer gerçekten bahsettiğim havuzun suyu dağlardan geliyor. Yani dağdan gelen buz gibi suyun doldurduğu bir havuza giriyorsunuz. Bu tecrübe gerçekten inanılmazdı.  Burada köy içerisinde turladıktan sonra akşamüzeri Altınoluk’da deniz kenarında masamızda günü bitiriyoruz. Bu arada isterseniz Assos, Yeşilyurt ve Kaz Dağları’nın gizli şelaleleri de Adatepe’ye yakın bir konumda. Benim rotamda yoktu ama isterseniz siz düşünebilirsiniz.

2.Gün

Cunda, Ayvalık

Hoşbulduk Ayvalık ! Küçükkuyu’dan 1,5 saat yolculuk yaparak Ayvalık’a geldim. Bu 1,5 saatte bir de kendimizi şımarttık ve aracın bagajına sığdırdığımız kurulabilir masamızı yol kenarında açtık ve denize karşı ufak bir keyif yaptık. Molanın en tatlısı da böyle olurdu tabi.Neyse gelelim Ayvalık meselesine, Ayvalık sokakları her zaman gezginler ve fotoğrafçılar için uğrak bir yer olmuştur. Benim için de öyle oldu. Şeytanın Kahvesi bulunan eski Rum evlerinin bulunduğu bölge gitgide güzelleşiyor, daha da ilgi çeken bir cazibe merkezi haline geliyor. Şeytan Kahvesi önünde meşhur koruk suyunun tadına baktıktan sonra Cunda’ya doğru yol alıyoruz. Cunda’yı gündüz gezmek biraz zor. Sıcaklarda olmam gereken yer tam olarak denizin ortası diye düşünerek kendimi bölgenin en iyi beachi Mola’ya attım. Mola bu arada latince değirmen anlamına geliyormuş. Bölgenin en yeni ve en iyi otellerinden birisi olan Mola’yı ayrıca öneriyorum. Son derece keyifli ve modern bir konaklama yapabileceğiniz güzel bir tesis ayrıca öneririm. Ayrıca, Cunda sokaklarında Karadeniz Pastanesi, Taş Kahve gibi yılların eskitemediği mekanlarda vakit geçirmenizi  öneririm. Peki gün batarken ne yapmalı ? Rotayı biz Sarımsaklı Şeytan Sofrası’na çevirdik. Güneşi burada batırmak gerçekten inanılmaz bir duygu. Türkiye’de güneşi batırabileceğiniz en güzel noktalardan birisi Sarımsaklı. Not alın derim efendim.

3.Gün

Alaçatı, Ildırı

Mondeo’nun en büyük avantajı gerçekten uzun yol dostu olması. Ayvalık Alaçatı yolculuğu yaklaşık trafikle beraber 4 saat sürdü. Özellikle trafikte kaldığım süreçte hani bir söz vardır ya “kendinizi şımartın” diye. Onu yaşadım resmen. Ön koltuklarda bulunan masaj opsiyonu ile 5 farklı bölgeye masaj yapabilme özelliğini bu trafikte sonuna kadar kullandım. İlk defa deneyimlediğim araç koltuğu masajı Türkiye şartlarında trafikte inanılmaz etkiliymiş gerçekten. J Stresinizi alıyor yola odaklanmayı sağlıyor. Test edilmiş, onaylanmıştır efendim.  Neyse gelelim Alaçatı’ya. Alaçatı benim canım ülkemde sokaklarında tur atmaktan çok keyif aldığım ve en fotojenik kapıları, pencereleri  çekebildiğim bölgelerden birisi. Hacımemiş Mahallesi bu konuda biçilmiş kaftan gerçekten.  Ayrıca çoğu kişinin bildiği ama gitmediği Ilıca’ya 15 km uzaklıkta bulunan sit alanında bulunan Ildırı Köyü’ne de yolunuzu düşürmenizi öneririm. Özellikle köy girişinde sıra sıra dizilen cafelere girerek günü burada batırmanızı ve Ildırı Köyü’nün meşhur lokmasını deneyimlemenizi öneririm.

4.Gün

Deliklikoy, Ovacık, Alaçatı

Alaçatı’da denize girebileceğiniz alanlar Ayayorgi, Ilıca ve Çiftlikköy tarafı malum.  Ayayorgi ve Çiftlikköy girişinde bir çok beach club’da gününüzü müzik ve  deniz eşliğinde kokteyler eşliğinde geçirebilişiniz. Ama Çiftlikköy’den biraz daha ilerlerseniz Deliklikoy’u deneyimleyin derim. Tesis bulunmayan bu bölgede genelde gençler kamp atıyor ve günün büyük kısmını denizde geçiriyor. Son dönemde yıldızı parlayan Deliklikoy’un bulunduğu bölgenin denizi gerçekten hiç fena değil. Belki tesis yok ama gelecekte muhtemelen işletmelerin de dikkatini çekebilecek bir bölge. Şimdiden gidin kaçırmayın derim J Yolu gayet düzgün içiniz rahat olsun. Akşam ise günü Alaçatı Port kıyısında bulunan Fahri’nin Yeri’nde tamamladık. Burayı not alın gerçekten bölgenin en iyilerinden birisi.

5.Gün

Bodrum Yalıkavak, Gümüşlük

Hoşbulduk Bodrum ! Vakit dar olunca olmadı işte. Yoksa koca Ege turun hakkın elbette 1 gün değildi Bodrum.  Bunun farkındayız ama havasını almadan da Ege turu yaptım diyemezdim. Bodrum’da 3 noktamız var sadece. Bodrum Merkez, Gümüşlük ve Yalıkavak.  Üstelik bu rota sahil yolundan yaklaşık 3 saat sürdü. Bodrum Merkez’de, değirmenlerin bulunduğu tepeden Bodrum’u süzdükten sonra soluğu Gümüşlük’de aldım. Benden tavsiye ! Buraya kadar geldiyseniz Gümüşlük’te marina civarında turlayarak çok güzel fotoğraflar çekin ve güneşi Gümüşlük Limon Cafe’de batırın. Akşam ise Yalıkavak çarşısına atın kendinizi. Dekorasyonuyla kendine hayran bırakan bir çok mekanda vakit geçirebilir, Bodrum’a bir kez daha “vay be “ tepkisi verebilirsiniz. Konaklama için önerim ise 4 Reasons. Yüksek bir konumda bulunması nedeniyle, Yalıkavak’a karşı mükemmel bir konaklama tecrübesi yaşayabilirsiniz.

6.Gün

Akyaka

Bu seyahatin benim için “best of” kısmı Akyaka kesinlikle. Aslında doğruya doğru baktığın zaman 2 saatte bitirilebilecek bir destinasyon Akyaka. Ama kendine has çarşısı, sazlıkları, deniz sporları ve harika koylarıyla beni benden aldı. Özellikle konakladığım Baga Otel’in bulunduğu Maden Koyunun denizinin dinginliğine ve serinliğini sanırım anlatacak kelime bulamayabilirim. Akyaka demek huzur, keyif demek açıkcası. Azmak Nehri içinde tekne turlarına katılabileceğin, denizinde keyif yapabileceğin eşsiz bir güzellik.  Bu arada, Akyaka ile Maden Koyu arasında 2 km mesafe var ve bu karanlık yolda aracın otomatik yanan uzun farları sürücüye gerçekten büyük kolaylık sağladı. Bu konuda Mondeo bir kez daha sürücüye “ben buradayım, sen tatiline bak yorulma” dedi resmen. J

7.Gün

Dalyan, İztuzu

Akyaka’dan vedalaşıp Fethiye’ye doğru yol alırken, kafaya koyduk bir kere bugün Mondeo bizim evimiz olsun, araçta vakit geçirelim. Akşam Fethiye’ye giriş yaparız. Uygun mudur ? 4 kişi de hemen tamam dedi. Araç rahat gelmiş belli. İlk durak Köyceğiz’de Yuvarlakçay. Köyceğiz’den Fethiye yönüne doğru ilerlerken Ortanca sapağından dönerek 8 km süren bir yolda ilerliyorsun ve sonrası keyif artık ! Hani bir akarsu üzerinde salıncakla sallananların olduğu bir kare vardır ya. İşte o güzelliğin adı Yuvarlakçay. Salıncakta sallanıp,  gibi bir kahvaltı yaptıktan sonra rotayı Dalyan’a doğru çevirdik. Dalyan’da İztuzu’nda denize girdikten sonra bu manzarayı bir de tepeden görelim diye düşünerek rotayı Verici Tepesi’ne çevirdik. Bu tepeden de inanılmaz bir İztuzu manzarası izledik. Gerçekten inanılmaz bir duygu burada olmak !

8.Gün

Fethiye, Ölüdeniz

Yollar su gibi akmış gitmiş. İstanbul’dan başladığımız yolculuk Fethiye’de son buluyordu artık. Son günümüzde Kelebekler Vadisi’ne tepeden de olsa fotoğraflamanın, Fethiye’ye Babadağ’dan bakmaya, yamaç paraşütü yapanların yanımızdan süzülmelerine şahit olduğumuz gibi kadar bir çok güzel anıyı biriktirdik. Fethiye’de ise yeşillikler içinde Montana Pine Resort Hotel’de pek güzel bir konaklama geçirdik. Geri kalan boş vaktimizi ise “ne güzel tatildi” ya diyerek düşünerek havuz kenarında geçirdik.

 

Ve 8 güne sığdırdığımız anılar ile İzmir, Bursa yönünde yolcuğumuza devam ettik. Bu 8 günde çok güzel bir şey öğrendim. Tadını bilmediğiniz bir yemekten sonra beğenmeniz ve o yemeğin artık favorilerinizden olması gibi bir şey bu. Uzun yola her araçla gidilmiyormuş gerçekten. Mondeo ile yaptığım bu sürüş deneyiminde aracın yol tutuşu, uzun yolculuklarda misafirlerine nasıl bir konfor verdiğine dair bir çok detayı birebir yaşadım. Bu sebeple, bu muhteşem Ege yolculuğumda Mondeo’ya ne kadar teşekkür etsem az sanırım.

Yorumlar