Anadolu’nun Alcatraz’ı diyorlar Sinop Cezaevi için. Üç tarafı denizle çevirili. Bu yüzden buraya gelen gidemez mesajı vermiş günümüze kadar.

Cezaevi’nin bir de, Akif isimli bir Pala gardiyanı var. Cezaevi’nin hikayesini ondan dinleyebilirsiniz. Genelde ya cezaevi çevresinde ya da kale çevresinde dolaşır.

Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Bedevi Kuran, Refii Cevat, Hüseyin Hilmi, Burhan Felek, Osman Cemal Kaygılı, Celal Zühtü Benneci, Sebahattin Ali, Kerim Korcan, Osman Deniz, Zekeriya Sertel gibi yazar ve şairler kalmış Sinop Cezaevi’nin zindanlarında. Nazım Hikmet’in de Sinop Cezaevinde kaldığı söylenmekle birlikte bu konuda kesin belgeye ulaşılamamış.

Tarihi Sinop Kalesi üzerinde Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı zamanında tersane olarak kullanılan, 1882 yılında cezaevine dönüştürülen tarihi Sinop Cezaevi bugün “müze” olarak hizmet veriyor. Dünyada, cezaevinin ünüyle anılan şehirlerin sayısı çok az olsa da, Sinop Cezaevi, sürgünleri, kaçmanın imkansızlığı ve zaman zaman cezasını orada çekmiş ünlü kişileri ile anılıyor. Burası; “Girilir, ama çıkılmaz” denilen, nemden (rutubet) kibritin bile yanmadığı söylenen, mahkumların çürümek veya ceza sürelerini tamamlayamadan ölmekle karşı karşıya kaldıkları Sinop Cezaevi. Sinop Cezaevi “esaslı bir ceza” olmuş mahkumlar için. Binlerce yıllık bir kalenin surları ardına gizlenmiş, Karadeniz’in hırçın dalgalarına terk edilmiş, rutubetini bir yiyenin bir daha iflah olmayacağı 120 yıllık cezaevi 1997 yılına kadar toplumdan tecrit edilmek istenilen yazar ve şairler ile ağır cezalık mahkumların sürgün yeri olmuş.

1960 yılına kadar Cezaevinde arşiv tutulmadığı için burada yatan ünlüler hakkında detaylı bilgiye ulaşmak zor olduğu için burada yatan ünlü yazar ve şairler hakkında en gerçekçi bilgileri, yine onların cezaevindeyken veya sonra yazdıkları anılarından elde etmek mümkün olmuş. Cezaevi 1996 yılından itibaren boşaltılarak Kültür Bakanlığı’na devredildi. 2003 yılında İl Özel İdaresine tahsisi yapılarak 2000 yılından itibaren ziyarete açıldı. Sağır ve dilsiz koğuşları ziyaret edenler gördükleri karşısında şaşkına dönüyorlar. Cezaevinde ilerlediğinizde 1. kısım, 2. Kısım, 3. kısım olarak ayrılmış zindanlar, hücreler, koğuşlar, çeşitli atölyeler, küçük bahçeler, stratejik önemi büyük olan yerlerde gözetleme kuleleri, idari bina, çok eski bir mahkum nakil aracı, revir, muhasebe, savcı odası gibi odalar, eski yataklar bulunuyor. ‘Zindan’ Evliya Çelebi 1640 yılında Sinop’tan bahsederken çok renkli ama abartılı üslubuyla Sinop Zindanı’nı şöyle tanımlıyor: “Büyük ve korkunç bir kaledir. 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkumları vardır. Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun, oradan mahkûm kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar.”

image1-18

Yorumlar