“Haydi kalk bir yere kaçalım? Ama çok güzel bir yer olsun. Çok eğlenelim. Sokaklarında bol bol fotoğraflar çekilelim. Meydanlarında sohbete oturalım. Atlayalım bisiklete gezelim tüm şehri. Ama tüm bunların hepsi ucuz olsun.” Böyle başlar hep.

Gelelim bizim seyahat hikayemize. Her şey normal bir akşam yemeği gibi başlamıştı. Önce yemekler geldi. Sonra tatlılar. Ve en son garson geldi. Çay ikram ederken açıldı konu. “Haydi bir yere gidelim” diye bir soru atıldı ortaya. Nereye diye düşünürken bir sürü lokasyon geldi aklımıza.

– Barcelona ?

– Yok ben gittim.

– Londra ?

– Yok ya pahalı.

– Amsterdam ?

– Aaa ! olabilir.

– Başka merak ettiğimiz bir yer var mı ?

– Brugge ?

– O zaman içinde Brugge, Brüksel, Amsterdam olacak bir tura ne dersiniz ?

– Tamam yarın biletleri alıyoruz abi.

– Tamam bana uyar.

– Süper !

Tüm plan bu konuşmayla başladı. Ertesi gün nasıl bir güzergah yapabiliriz diye tekrar toplandık.  Amsterdam ve Brugge cepteydi evet. Ama o an hepimizin aklından geçen bir şey vardı. “Gitmişken başka yerlerde görelim çevresini iyice araştıralım, bir daha ne zaman gideceğiz ?” Amsterdam ve Brugge olarak düşündüğümüz rota bir anda tüm Hollanda ve Belçika olarak değişti. Artık bu 2 ülkede nerelere gidilir diye düşünüyorduk. Brugge, doğal güzellik açısından bizim için görmemiz gereken bir noktaydı. Amsterdam kanalları ve köprüleriyle merak edilesi bir merkezdi. Giethoorn için Hobbit Köyü, Gent için hala orta çağ şehri diyorlardı. Utrecht öğrenci şehri, Zaanse Schans masallar köyüydü. Ve ona göre rotamızı belirledik programımızı yaptık. Bize 5 gün lazımdı. Seyahatimize Brüksel’den başlayacağız ve Amsterdam’da bitireceğiz. Biletlerimizi buna göre aldık. Tavsiyem biletlerinizi olabildiğince erken almaya çalışın. Bizler biletlerimizi kişi başı gidiş-dönüş 280 TL’ye aldık. Gerçekten seyahat günü gelmeden uçak parasını ödemeniz büyük avantaj. Bizim için diğer  büyük avantaj 5 kişi olmamız aslında. Çünkü tüm masraflar 5’e bölüneceği için büyük bir ayrıcalık. Mesela, bu kadar şehrin ara transferlerini sağlamak için araba kiralamaya karar verdik. 5 gün için toplam 900 TL civarı bir rakama aracımızı kiraladık. Bu da kişi başı 180 TL yapıyor. Yani Belçika-Hollanda’da ulaşım maliyetimiz kişi başı 180 TL oldu. 2.alternatif olarak aracımız olmasa ne öderdik diye düşündüm. Sadece Brüksel-Amsterdam hızlı treninin 50 € olduğunu görünce tamam tamam dedim hemen araç kiralayalım.

Gideceğimiz şehirlerde ne var ne yok diye araştırırken. Bir sürü ziyaret edecek nokta buldum. Her biri ayrı merak edilesi. Brugge’de kanal turu yapmak, Ajax maçını izlemek, Heineken Müzesi’ni ziyaret etmek ve daha bir sürü şey. Hatta bir ara 5 gün sanırım yetmeyecek düşüncesine bile kapıldım.

Eğer deniz,kum,güneş tatili yapmayacaksanız. Size ufak bir kaç tavsiyem var.

  • Klişedir. Ama tatil arkadaşınızı gerçekten iyi seçmelisiniz. Dediğim gibi tarzınız yeni yerler keşfetmek, tanımak ise sizin temponuza ayak uyduracak birini bulmalısınız.
  • Bence seyahatlerinize en az 3 , en fazla 5 kişiyle gitmeye çalışın. Maliyet ve eğlence açısından daha memnun edici oluyor.
  • Gideceğiniz şehri oralı gibi yaşayın. Nasıl mı ? Maça, konsere,sergiye gidin. Foursquare uygulamasından popüler kahveci ve restaurantları bulun. Bu çok işe yarıyor.
  • Tripadvisor uygulamasını ve gideceğiniz şehrin haritasını telefonunuza indirin. (Offline çalışıyor)
  • Toplu ulaşım yerine, Bisiklet kiralamaya veya yürümeye çalışın. Bu şehirde daha çok ayrıntı görmenizi sağlar.
  • Yurtdışında yabancı dil korkun asla olmasın. Bir şekilde anlaşıyorsun.
  • Sabah erken uyanın ! Bir şehrin en güzel zamanı sabahları olur.
  • Buraya kadar geldim. Şurayı da görmeden dönmemeliyim düşüncesi çok önemli ! Bu yüzden, gideceğiniz şehrin çevresini hatta köylerini iyi araştırın lütfen.
  • Yükünüz az olsun. Valizi olabildiğince küçük yapmaya çalışın. Hatta seyahatiniz 1 haftayı geçmeyecekse büyük bir sırt çantası yeterli.
  • Konaklayacağınız hoteli veya hosteli booking gibi sitelerden baktığınızda daha pahalı görürsünüz. Bunun sebebi hotellerin booking’e her rezervasyon başına %25 ödemesinden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden konaklayacağınız hoteli booking gibi sitelerden seçin. Ama rezervasyonu direkt hotel ile iletişime geçerek yapın derim.

 

Neyse, Hollanda-Belçika seyahatime geri dönelim.

1.Gün (Brüksel,Gent)

Sabiha Gökçen Havalimanın’dan başladığımız yolculuk 3buçuk saat sürüyor. Brüksel Charleroi Havalimanına indikten sonra pasaport sırasında sırayı görünce polisin çok soru sorduğunu anlıyoruz. Eğer gireceğiniz ülkede çok sıra varsa çok soru vardır. Sıra bize geldiğinde polis kibar bir şekilde, nerede ve kaç gün kalacağımızı sordu. Dönüş biletimizi istedi. Cebimizde ne kadar para olduğunu sordu. Ve pasaporta kaşeyi bastı. Pasaporta bakan polisin kaşe basması benim kulağıma hep hoş geldiniz olarak gelir. Yaptığımız ilk iş kiraladığımız aracımızı teslim almak oldu. Ehliyetlerimiz Avrupa ülkelerinde 6 ay süreyle geçerli. Bu yüzden ekstra bir başvuru yapmama gerek kalmadı. Ama Avrupa’da ilk kez araba kullanacağım için ufak bir tedirginlik vardı. Havalimanı kavşağından çıktım derken, daaan ! Kornayı yedim.  Sebebi şu, Türkiye’de göbek dediğimiz kavşaklara  yol boşsa girmeye alışmışız. Meğer kural farklıymış. Göbekte ki son araçtan sonra yola girmeliymişim. Neyse ders oldu. 40 dakika süren yolculuk sonrası Brüksel merkezine ulaştık. Aracımızı otoparka bıraktıktan sonra şehri yürüyerek gezmeye başladık. Brüksel, Avrupa Birliği merkezi ve dolayısıyla neredeyse her caddede, Avrupa Birliği binalarına, bayraklarına rastlamak mümkün. Avrupa Birliği binaları dışında ise, Atomium, Brüksel Town Hall, Cinquantenaire gibi görülecek bir çok yer var. Tüm bunları detay detay anlatmayacağım. Benim en etkilendiğim yer Grand Place oldu. Gece gündüz hareketli olan bir yer Grand Place. Brüksel’in en önemli ve hareketli meydanı. Hatta ağustos ayında 5 gün süreyle çiçekten halı sergilerler burada. Meydan çevresinde de birçok cafe, restaurant var. Burada gezilerimizi tamamladıktan sonra, Akşam konaklayacağımız Gent şehrine doğru hareket ettik. Gent, Brüksel’den 40 dakika uzaklıkta ve küçük bir şehir. Kişi başı 110 TL civarı konaklamanızı halledebilirsiniz.

image2

2.Gün (Gent,Brugge,Utrecht)

Gent sabahına uyandık. Programımızda bugün Gent ve Brugge var. Akşam ise, Amsterdam’da konaklayacağız. Bu yüzden erken kalkmamız önemliydi. 08.00’de yollara düştük. Gent’in sabah hareketliliğine denk geldik. Gent muhtemelen 1 saat içerisinde yürüyerek gezilebilecek bir yer. Kendi halinde kalabalıktan uzak bir orta çağ şehri. Koca koca kathedraller ve gotic denilebilecek yapıların bulunduğu bir şehir.  Şehrin merkezinde Gravensteen Kalesi var. Gerçekten ürkütücü bir yapı. Ayrıca, Saint Bavo ve Saint Nicholas Kiliseleri de adeta ben buradayım diyor. Bu büyük yapılara hayranlıkla bakarken,  kahvaltımızı yaptıktan sonra yola çıktık. Rotamız 45 dakika sürecek yolculuk sonrası Brugge.  Burayı hala görmediyseniz, tüm okuduklarınızı duyduklarınızı unutun. Çünkü burayı gördükten sonra daha farklı bir hissiyat taşıyorsun.  Böyle bir güzelliği görünce 2.Dünya Savaşında iyi ki hasar görmemiş bugünlere kadar gelebilmiş diye düşündürdü. Brugge “köprüler” anlamına geliyor ve kanalları birbirine bağlayan sayısız köprü ve dar sokaklar var bu şehirde.  Bu dar sokaklar içinde Belfry, Town Hall, Pieter de Connick Heykellerinin de bulunduğu Brugge’nin kalbi Markt Meydanı’na götürüyor seni. Markt Meydanına gelince 360 derece tam bir orta çağ cümbüşü. Markt Meydanı’na yaklaştığınızı zaten mis kokulu çikolata ve bisküvi kokusundan anlayabilirsiniz (abartmıyorum).  Yani demem o ki, çikolatanın sadece dükkanlarda olduğunu düşünme. Brugge gerçek bir çikolata şehri. Bu kadar fazla çikolata dükkanı göreceğimi ve içlerinde  bu kadar çok çeşit ve farklı türlerde yapılmış çikolata olacağını hayal edemezdim açıkçası. Buarada çikolata kadar danteliyle de meşhur Brugge. Eski televizyon üzerinde veya sephalık dantelleri buradalarda yeniden gördüm. Dantel dükkanlarına olan ilgi de dikkat çekici gayet. Markt Meydanı nasıl Brugge’nin kalbi ise, kanalları da bir o kadar ana damarları diyebilirim. Pek çok şehirde olduğu gibi 5 farklı noktadan yaklaşık 30 dakika süren Brugge kanal turu da yapılıyor. Kanal turu yürürken gördüğünüz yerleri farklı bir açıdan gözlemlemeniz için ideal. Büyük bir hayranlık duyduğumuz bu şehirden de ayrılma vakti gelmişti. Brugge çıkışında bir markete girdik. Brugge, Amsterdam arası 4 saate yakın sürüyor. Kendi aracınla seyahat etmenin en güzel yanı bu, atıştırmalıklarımız ve Türkiye’de hazırladığımız müzik cd’leri. Yolda giderken Utrecht tabelasını gördük. Muazzam bir öğrenci şehriydi ! Gece geç saatte konaklama için Amsterdam’da otelimizdeyiz.

Brugge1

3.Gün (Amsterdam)

Bugünü komple Amsterdam’a ayırdık. Amsterdam gerçekten etkileyici  ve her kültürden insanın bulunduğu kozmopolit bir şehir. Her insanın merakını cezbedecek noktalar var. Günlüğü 14 € olan bisikletimizi kiraladık. Öncelikle 5 arkadaş, şehir içinde turladık. Bir şehri bisikletle gezmek gibi keyif veren bir şey yok sanırım. Tüm caddelere girip çıkıyorsun. Ama Amsterdam’ın bisiklet trafiği, araç trafiğinden daha fazla. Her yer bisiklet. Bisikletler için, kapalı otoparklar, trafik lambaları, bisiklet şeritleri var. Burada bisiklet bir kültür anlayacağın. Şehirde turladıktan sonra rotamızı Vondelpark’a çeviriyoruz. Vondelpark gerçekten şehrin göbeğinde müthiş bir cazibe merkezi. Yeşil içinde bisikletle ilerliyoruz. Vondelpark sonrası Heineken Müzesini ziyaret ettik. 2 saat süren turumuz karşılığı 20 € ödedik. Heineken ilk kez gezdiğim ve hayran kaldığım bir fabrika. Ve kesinlikle tavsiye ediyorum.  Rijksmuseum,Van Gogh gibi bir çok gezilebilecek yer var. Akşam ise, Amsterdam Arena’ya Ajax-Groningen maçını izlemeye gittik. Dikkatimi çeken ilk şey sıkıntısız bir wifi erişimi ve stadda ki sessizlik. Gol olmasa kendimi tiyatroda sanabilirdim. Metro’da formasıyla gelen teyzeleri gördüğümde sinyali almıştım aslında. Amsterdam’da futbol demek opera,tiyatro gibi bir etkinlik sadece. Holiganizm neredeyse yok. Gece konaklamamızı Dam Square ile Red Light arasında kalan caddede yapıyoruz. 3 Gece maliyetimiz 350 TL.

Zaandam1

4.Gün (Amsterdam, Zaanse Schans, Marken,Edam.. )

Hollanda, kasabalarıyla gözde bir ülke. Volendam, Marken, Edam, Zaandam, Zaanse Schans gibi hayranlıkla dolaşabileceğiniz kasabaları var. Dillere destan güzellik veya saklı cennet derler ya öyle bir yer her biri. Bu kasabaların her biri Amsterdam’a yarım saat mesafede. Otobüsle rahatlıkla ulaşabilirsiniz. Gezdikçe kanal kenalarında süslü eski evleri ve değirmenlerin büyüsüne kapılırsınız. Hani bazen tablolarda görürsün ya arkada yel değirmeni önünde yemyeşil bir bahçede otlayan inek veya keçi. Heh onlar burada işte. Amsterdam’a kadar geldiysen kesinlikle es geçme buraları. Buraları daha fazla anlatmayacağım. Fotoğraflar anlatsın.

Zaandam2

5.Gün (Amsterdam, Giethoorn)

Sabah uyandığımızda, foursquare üzerinden nerede güzel bir kahve içebiliriz diye baktım. Ve Retro bi cafe buldum. Eski püskü ama şık eşyalarla dekore edilmiş. Ne sipariş vereceğini düşünemeden bir sürü  ayrıntıya daldığın bir yer burası. Kahve dükkanında başka ne satılabilir ? Aklına ilk gelenler büyük ihtimalle kurabiye, kek belki çay değil mi ? Burası bu hizmeti bir tık öteye taşımış. Aydınlatmanı sağlayan avize oturduğun sandalye baktığın tablo dahil bir çok şeyi satıyor. Üzerinde fiyatların bulunduğu etiketler var istersen adisyona bunları da ekleyebilirsin ey kahve sever diyor Latei. Kahvemizi içtikten sonra Giethoorn’a doğru yola çıktık. Amsterdam’a 2 -3 saat mesafede olan Hobbit Köyüne ulaştık. Masallar Şehri veya Masallar Diyarı derler ya.. O yerlerden birisindeydim. Hatta Dünya’da huzur yerleri başlığında bir liste hazırlansa listeyi zorlayacak bir yer Geithoorn. Burası kimilerine göre Kuzeyin Venedik’i, kimilerine göre ise Hobbitler Köyü. Bu köy Amsterdam’ın kuzeyinde 150 km uzaklıkta. Geithoornpark’ın kendine göre kuralları var. Mesela motorlu taşıt ile girmek yasak. Bir yere kadar gidebiliyorsun sonrsaında park ediyorsun aracını. Köy içindeki ulaşım kanallarla ve bi kaç yıldır bisikletle yapılıyor sadece. Büyüklü küçüklü 180 civarında köprü var. Bu köprülerin her biri bir evin gidiş yolu aslında. Acaba böyle bir evde yaşasam nasıl olurdu diye düşünüyor insan. İnce tuğlaları, sazdan çatıları ve kendine has kapı pencereleriyle önünden geçen herkesi birkaç dakika kendine bağlıyor. Dar sokaklarda doğa içinde kayboluyorsun burada. Bu köyde yapabileceğin tek aktivite huzura ermek desem yanlış bir şey demiş olmam herhalde. Ağaç gölgelerinde yatabilir, banklarda karşı kıyıda olan mimari harikası evleri izleyebilirsin. Yetmedi mi ? Saati 6,5 euro’dan bot kiralayabilirsin. Harikalar diyarında gezerken bu köyü ve birbirinden farklı bu evleri daha farklı bir açısından hayranlıkla izleyebilirsin.Bu güzel kasaba Giethoorn’dan Amsterdam Schipol Havalimanı’na döndük. Böylece 5 günü dolu dolu yaşadığımız bu geziyi bitirdik. İstanbul’a doğru uçuşa geçtik.

Geithoorn5

5 gün boyunca birbirinden güzel şehir ve kasabalar gördük. 5 günde 1200 km yol yaptık. Değdi mi ? Fazlasıyla.. Küçük bir hesap yapınca, bu seyahatin kişi başı maliyeti vize dahil olmak üzere, 1600 TL civarı. Herkese iyi gezmeler, yolunuz hep açık olsun !

Yorumlar