Paris

Nüfus : 12.405,426

Dil : Fransızca

Para Birimi : Euro

Saat Farkı : Türkiye saatinden 1 saat geridedir.

Vize : Schengen

Fransızca Başlıca Kelimeler

Merhaba. Bonjour. Bonjur.
Günaydın. Bonjour. Bonjur.
Tünaydın. Bonjour. Bonjur.
İyi günler. Bonjour. Bonjur.
İyi akşamlar. Bonsoir. Bonsuar.
İyi geceler. Bonne nuit. Bonnüi.
Teşekkür ederim. Merci. Mersi.
Birşey değil. De rien. Dörien.
Sağolun, iyiyim. Bien, merci. Bien, mersi.
Evet. Oui. Vıy.
Hayır. Non. No.
Hanım. Madame. Madam.
Bey. Monsieur. Mösyö.
Lütfen. S’il vous plait. Silvuple.
Affedersiniz. Excusez-moi. Eksküze mua.
Acıktım. J’ai faim. Je fem.
Susadım. J’ai soif. Je suaf.
Kayboldum. Je suis perdu. Jösüi perdu.
Tamam. D’accord. Dakkor.
Önemli. C’est important. Se emportan.
Acele. C’est urgent. Se ürjan.
İmdat. Au secours. Osökur.
Hoşgeldiniz. Soyez la Bienvenue. Suaye la bienvönü.
Hoşbulduk. Merci. Mersi.
Allahısmarladık. Au revoir. Orövuar.
Güle güle. Au revoir. Orövuar.
Anlıyorum. Je comprends. Jö kompran.
Anlamıyorum. Je ne comprends pas. Jönö kompran pa.
Biliyorum. Je sais. Jö se.
Bilmiyorum. Je ne sais pas. Jönö sepa.
İstiyorum. Je veux. Jö vö.
İstemiyorum. Je ne veux pas. Jönö vöpa.
Lütfen bana… Svp.pouvez-vous me… Silvupile Puvevu mö…..
Yardım edin. Aidez-moi. Ede mua.
Dün. Hier. İer.
Bugün. Aujourd’hui. Ojurdui.
Yarın. Demain. Dömen.
Sabah. Matin. Maten.
Öğle. Midi. Midi.
Akşam. Soir. Suar.
Gece. Nuit. Nüi.
Burada. Ici. İ1si.
Şurada. Là – bas. Laba.
Orada. Là – bas. Laba.
Sağda. À droite. Adruat.
Solda. À gauche. Agoş.
Önde. Devant. Dövan.
Arkada. Derrière. Derriyer.
İlerde. En face. Enfas.
Dosdoğru. Tout droit. Tu drua.
Var. Il y a. Ilya.
Yok. Il n’ y a pas. İlniyapa.
Merhaba. Bonjour. Bonjur
Nasılsınız? Comment – allez -vous? Koman talevu?

Konsolosluk Bilgileri

44 rue de Sevres
92100 Boulogne – Billancourt

Tel: 0147123030
Faks: 0147123050
E-posta: consulat.paris@mfa.gov.tr

Paris, Fransa’nın başkenti ve Île-de-France bölgesinin merkezidir. Sen Nehri’nin üzerine, Paris Havzası’nın ortasına kurulmuştur. Paris’te ikamet edenlere Parisien(ne) diye hitap edilir. Tüm dünyada anıtları, sanatsal ve kültürel yaşamı ile bilinen Paris, aynı zamanda dünya tarihinde önemli bir şehir olmakla birlikte, başlıca ekonomik ve politik merkezler arasında yer almakta ve uluslararası taşımacılığın geçiş noktalarından birini oluşturmaktadır. Moda ve lüksün dünya başkenti olan Paris, “Işık Şehir” (Ville Lumière) diye de anılmaktadır.

Paris şehrinin özlü sözü Latince “Fluctuat nec mergitur” yani “Sallanır ama batmaz” (Fransızca: « Il est battu par les flots sans être submergé »). Şehrin armasındaki “Scilicet” yani gemiyi anlatmak için kullanılır. Bu gemi Ortaçağ’da şehri yöneten güçlü “Gemiciler” (Nautes) ya da “Su tüccarları”nın kurduğu birliği sembolize eder. Şehrin koruyucusu, 5. yüzyılda Attila’yı şehri yıkmaması için ikna ettiğine inanılan Azize Geneviève’dir.

Türkiye’den 3 saat süren uçak yolculuğu ile Paris’e ulaşabilirsiniz.

Havalimanı – Şehir Merkezi Ulaşımı

Charles de Gaulle Havalimanı

Şehrin 25 km kadar kuzeydoğusunda yer alan şehrin büyük havalimanı. 3 terminalden oluşuyor. Her 5 10 dakikada bir şehir merkezine tren seferleri mevcut. Ayrıca isterseniz shuttle ve RoissyBus ve Le Bus Direct isimli otobüs hatları da mevcut.

Rer B- Havalimanından Gare du Nord tren istasyonu yolculuk süresi 30 35 dakika kadar sürüyor. Bu seçeneğin ulaşım fiyatı 10,3 Euro.

Taksi – Kişi sayısına göre tutar da değişiyor taksi seçeneğinde. Pazarlık yok bu ülkede, her şey sistematik. Ama araç ulaşımını max. 75 Euro’ya halledebilirsiniz. Bu arada, şoförlerin çoğu Türk.

Le Bus Direct – 2 numaralı hattı üzerinden gittiğinizde Trocadero Meydanı, Şanzelize ve Eyfel bu rotada yer alıyor. Fiyatı 17 Euro, ulaşım süresi ise yaklaşık 30 36 dakika kadar sürüyor.

Belediye Otobüsü – En ekonomik seçenek belediye otobüsü olacaktır. 350 ve 351 numaralı otobüsler ile 06.00 lie 22.30 arasında kalkan araçlarla her yarım saatte bir hareket ediyor. Ücreti: 5,7 Euro.

Orly Havalimanı

2.Sınıf denilebilecek havayollarının indiği havalimanı. Orly içinde 2 tane terminal var siz Suv olana iniyorsunuz unutmayın. Q isimli terminalde genelde AB ülkelerinin uçuşları var. Orly Havalimanından çıktıktan sonra kalacağınız noktaya göre Şanzelize’ye veya Orlybus Duraklarına yolculuk yapabilirsiniz. Fiyatı 7,70 ve 8,90 TL

 

Şehiriçi Ulaşımı

Metro: İnanılmaz bir ağ var Paris’te. Hatta yeraltında bir Paris daha var. 16 farklı hat sabah 05.00 ile 00.30 arasında sefer yapıyor. Hal böyle olunca gidebileceğiniz bir çok noktaya max. 30 dakika sürecek yolculuklarla ulaşabiliyorsunuz rahatlıkla. Yalnız sabah inanılmaz kalabalık oluyor aklınızda olsun. Bilet konusunda ise,

1 bilet, 1,9 Euro.

2 bilet, 3,8 Euro

3 bilet, 5,7 Euro

10 bilet ise 14,9 Euro. Bence bu daha mantıklı

Taksi : 2, 3 km meafedeki yerlere ortalama 13 Euro ödedik. Taksimetrenin açılış ücreti 6,5 Euro. Taksimetre dışında ayrıca biz hizmet ödemesi daha yapıyorsunuz 1,5 2 Euro kadar.

Yaya: Hava güzelse yürümenizi özellikle öneriyorum.

Eyfel Kulesi

Efendim işin hikayesi şöyle. Fransız İhtilalinin 100. yılına özel bir proje yarışması yapılıyor. Bu yarışmaya 700 proje katılıyor. 700 proje içerisinde yok yok. 300 metrelik granit bir taş bile var. O eserler arasından Gustavo Eiffel’in eseri 1. seçiliyor ve 2 yıl 2 ay 5 gün süren çalışma sonrasında Eiffel ortaya çıkıyor. Bu arada şunuda söylemek gerekiyor yapımında maliyet 8 milyon Frank tutmuş. Bu paranın da sadece %20’sini Fransız devleti karşılamış. Geri kalan kısım mimara yani isim babası Eiffel’e kalmış. Gustavo Eiffel bu projeye gerçekten herşeyini koymuş. Maliyetin %80’ini aldığı yetmiyor gibi projesinin sadece 20 sene kalacağını öğrenmiş. Yine de vazgeçmemiş. Evet Eiffel ilk etapta sadece 20 yıl kalacak sonra yıkılacak diye düşünülmüş.

Bu arada Gustavo Eiffel bize de tanıdık. İzmir’de Konak Pierre’in de mimarı.

İlk senelerde ciddi tepkiler görmüş burası. İlk yapıldığında 300 metre olan bu kule sonra eklentisiyle 324 oluyor. Fakat ilk 300 metrenin her 1 metresi için 1 önemli sanatçının imzası toplanmış. İşin özeti, kimse istememiş burayı. Hatta yazarlardan birisi şehrin her tarafından gözüküyor. Eiffel’i görmediğim tek yer onun altı. Bu yüzden orada çalışacağım artık demiş. İmza kampanyalarının başladığı, demir yığını, fabrika bacası gibi benzetmelerin yapıldığı Eiffel her zaman ayakta durmuş.

Hikayenin detayı için buraya tıklayabilirsiniz.

Concorde Meydanı

Concerde Meydanı koca dönmedolap olan meydan evet. Burada meydanda 8 tane melek var. Her melek kendi şehrinin adını taşıyor ve yüzü oraya bakıyor. Strasbourg, Lille, Lyon gibi.. Yüzlerce idam sahnesinin yaşandığı bu meydanda kendisinden ekmek isteyen halka “ekmek yoksa, pasta var ” diyen Avusturyalı Kraliçe de burada asıldı. Hem dramatik, hem Fransız İhtilali için önemli bir nokta. Meydanda ayrıca bizim gibi yine Mısır’dan gelen bir dikilitaş yer alıyor.  3200 yıllık bir taş. Mısır’dan sökülüp buraya getirilmiş. Bizim dikilitaş ise 3400 yıllık.

Zafer Takı

Fransızlar için simetri çok önemli .50 metre yükseklikte 12 caddenin kesiştiği noktada. Anıt üzerine çıkarak diğer cadde ve binaları görebiliyorsunuz. Fiyatı:  9 Euro. Bu simetrinin bir farklısı da Aydın’da Atça isimli  kasaba da yer alıyor.  Paris’te 12 caddeyi birleştiren bu simetri Aydın’da ise 8.

Louvre Müzesi

1793’ten beri müze olarak kullanılmakta ve Fransa’nın ilk müzesi olma ünvanını taşıyor Louvre.

Monalisa’yı artık bilmeyen yoktur sanırım. Onun ev sahipliğinde Louvre Müzesini görmeye ne dersiniz ? Bence Paris’te gerek girişi gerek gezmesi en zor noktalardan birisi. Ne kadar az duracağım içeride dersen de 2 3 saatini burada harcıyorsun farkına varmadan.  Kişi ücreti 15 Euro. Ama Ekim ile Mart arasında  her ayın ilk pazar günü ücretsiz ziyaret yapabiliyorsunuz. Bir de 14 Temmuz tarihinde. Günde 20 bin kişinin uğradığı büyük bir alandan bahsediyorum. Gerçekten gezmeye başladığımdan beri en zorlu müzelerden biriydi. Diğeri neresi diye sorarsanız British Museum.

Ortadaki cam piramitten girişlerin yapıldığı müzeye giriş gerçekten pek zahmetli. Nokia’nın meşhur yılan oyunu vardı ya hani, o hesap kıvrılan giriş kuyruğunda 20 25 dakika kadar bekliyorsunuz. Ama benim sizlere önerim hemen müze yanında yer alan Galerie du Carrousel Alışveriş Merkezine gitmeniz. Buradan gireceğiniz müze kapısı her zaman daha boş daha sakin. Türk olarak hemen keşfettik. Avm’de Apple mağazası önünde hemen giriş.

Ben ne kadar yazarsam yazayım, bu müzeyi doğru dürüst anlatamayabilirim. Ama kurşun geçirmez camla korunan Mona Lisa tabi ki müzenin ilk ziyaret edileni. Zaten okların yönlendirmesiyle Mona Lisa’ya kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Önünde yoğun bir kalabalık oluyor zaten herkes fotoğraf çekmek için ciddi bir mücadele veriyor. Müzede Ortaçağ’dan kalma bir kale suru, Leonardou’nun Milo Venüsü Heykeli, Michelangelo’nun iki köyle heykeli,

Müzede özellikle Antik Yunan ve Mısır bölümü bence en ekileyici kısım. Ayrıca Rönesans dönemine ait resimlerin bulunduğu galeri de gerçekten “vay be” denilecek cinsten güzel.

Ulaşım için en doğru seçenek 1 ve 7 numaralı metro hattı ile “Palais Royal-Musée du Louvre” durakları.

Shakespeare and Company

Shakespeare Kitapçısı. 1919 yılında açılmış. 1921’de buraya taşınmış. Savaş döneminde kapanmış. 1962 yılından bu yana açık bir yer. Sıfır noktası deniliyor buraya. Dekorasyonu içinin atmosferi, turistlerin vazgeçilmez adresi. Cam gbi kunbara var. Burası kumbara genç yazarlara destek gidiyor buradan. Merdivenlerden inerken bir mesaj kutusu var. Buraya mesaj yazabiliyorsunuz. Burada Mevlana’nın eserlerine de rastlayabilirsiniz. Daha detaylı yazı için buraya tıklayabilirsiniz.

Versailles Sarayı

Versay Sarayı olarak desem daha doğru sanırım. Paris’in biraz dışında 20 km uzaklıkta yer alan Fransız İhtilialine kadar kralların yaşadığı bir saray.  Şato yapılmadan önce Versay sadece küçük bir kasabaydı, şimdi ise burası Paris’in en üst gelirli bölgelerinden biri haline geldi. Versay, 17. yüzyılın sonlarında monarşinin en hakim olduğu bölge konumundaydı. Fransız Devrimi’nin başlamasıyla birlikte kraliyet ailesi Paris’e geri dönmek zorunda kaldı.

Fransız krallarının eski evi olan bu yer Eski Avrupa kraliyetinin zarafetinin bir örneği. Versay aslında 1631 yılında Louis XIII için yapılmış mütevazı bir avcılık eviydi. Ancak oğlu Louis XIV şu anki sarayı Paris’in dışına yaptırdı ve ülkenin yönetimini ve mahkemelerini de 1682 yılında Versay’a taşıdı.Versay, 1789’a kadar Fransız kraliyetinin merkez üssü olarak kaldı. Ta ki çoğunlukla kadınlardan oluşan devrimci bir grup saraya saldırıp Louis XVI ile kraliçesi Marie-Antoinette’i dışarı atana kadar. Bu grubun kraliyet çiftini Paris’e geri göndermesiyle başlayan kraliyet çiftinin yolculukları boyunlarının vurulmasıyla son buldu.

Versay Sarayı’ndaki bahçeler tarihin en gösterişli tasarımlarından. Andre Le Notre öncülüğünde düzenlenen bahçeler yaklaşık 2.000 dönüm araziyi kaplıyor. Fransız bahçe stilindeki titizlikle bakılan çimenler, çeşit çeşit çiçekler, sayısız çeşme ve heykeller ile süslü bu bahçeler devasa sarayla muhteşem bir uyum içinde. Siz de saray içine girmeden sadece bahçelerinde gezip çeşmeleri ve çiçekleri gezerek bile çok keyifli bir ziyaret gerçekleştirebilirsiniz.

Müzenin, Müzikal Bahçeleri ve Müzikal Çeşme Gösterileri dışındaki kısımları 18 yaşın altındaki tüm gençlere ve 26 yaşın altındaki tüm Avrupa Birliği sakinlerine ücretsiz. Onun dışındaki kişiler saraya, Trianon’un mülkiyetine, geçici sergilere, bahçeler ve parklara, Müzikal Çeşme Gösterileri veya Müzik Bahçelerine 20 Euro karşılığında girebiliyor.

Versay Sarayı 1568 yılında yapılmış. 20.000 kişi aynı anda bu sarayda barınabiliyor. Hiç tuvalet yok. Çünkü 17.yüzyılda Avrupa’da tuvalet kültürü yoktu.Paris‘e 25 km uzaklıkta. Dolmabahçe Sarayı’ndan 6 7 tane düşünün. Öyle büyük. Kralın tekne turu yapacağı mekanlar dahi var. Bahçe düzenlemeleri günlük yapılıyor. Çünkü turiste her gün güzel göstermek gerekiyor burayı diye düşünüyorlar. Saray bahçesi o kadar büyük ki golf arabalarıyla dolaşıyorlar. Hani bazen çok kullanırız ya bir cümle vardır. O burada işte. Kraliçenin açlıktan kırılan ekmek isteyen halka “ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler” dediği saray. Acımasızlık. Ama Fransa böyle sömürge oldu zaten bu huyuyla.

Le Pere Lachaise

Paris’te turistler tarafından en çok gezilen on yerden biri Le Pere Lachaise  Mezarlığı. Türkiye’den sürgünde vefat eden iki ünlü sanatçı, Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya da burada yatıyor. İki değerimizin burada yatmasından dolayı da Türkler tarafından da çok ziyaret edilen bir nokta haline dönüşmüş. Eskiden Huzurevi bahçesi olan bu noktada sadece müziği, edebiyatı, resmiyle ölümsüzlük mertebesine erişmiş ünlüleri yüzünden özel değil. Mezarlık devasa heykelleriyle bir açık hava müzesini andırıyor. Daha detaylısı için buraya tıklayabilirsiniz.

Lüksemburg Bahçeleri

Paris’in en meşhur bahçelerinden olan Jardin du Luxemburg, Dünyanın en gözde bahçeleri arasında yer alıyormuş. Özellikle saray önünde bulunan büyük havuz ve çevresinde bulunan sandalyeler hem fotojenik hem de koca binalar arasında güzel bir nefes alma noktası. Havuz dolu olduğu zaman martıları çekmek ve fotoğraflamak da son derece keyifli.

Bu arada ilginç bir hikaye daha..

Süveyş Kanalı inşaası tarafında yapının anısına dev bir heykel yaptırmak istemiş Said Paşa buraya..Bunu da ünlü bir heykeltraşa yaptırmak istemişler sonra Said Paşa yerne gelen İsmail Paşa bunu lüzumsuz bulmuş. 1869’da kanal açılmış heykelsiz şekilde açılmış. Daha sonra Amerika-Fransız dostluğu çerçevesinde Amerika’ya 100.yıllarında bir heykel hediye etmek istemiş Fransızlar. Sonrasında, elindeki hazır heykele rütuşlar yaparak vermiş heykeltraş. Heykelin yüzünü de annesinin silületinden yapmış. Fransızların övündüğü,Amerika’nın simgesi özgürlük heykelinin hikayesi işte.. 7 deniz ve dünyayı temsil eden taç var. Bana özgürlük için yanıp tutuşan kitleleri verin. Heykelin küçük kopyaları ise Paris’te Lüksemburg bahçesinde bulunuyor.

Tuileries Bahçeleri

Lüksemburg Bahçeleri gibi kıymetli koca havuzların bulunduğu bir bahçe daha Tuileries. Eskiden kralın dolaştığı, sonrasında Fransız halkının hizmetine açılan bir bahçe burası. Louvre Müzesine çok yakın bir park. Müze çıkışı iki nefes alalım yahu derseniz burası sizlik.

Notre Dame

Yılda yaklaşık 14 milyon kişinin ziyaret ettiği etkileyici bir katedral burası. 1345 yılında yapılan ve ona saldırıya rağmen arakta duran Paris’te gezilecek yerlerin başında geliyor. Üzeründeki heykeller, uzun kule külahı ve baktıkça hayrete düştüğün binlerce detayın bulunduğu bir simge yapı. Kesinlikle buraya kadar geldiyseniz tabana kuvvet diyerek tepesine kadar çıkmaya çalışın. Hemen girişte göreceğiniz farklı tarzda işlemeli ahşap kapılar dikkateinizi çekecek. Ayrıca girişte yer alan 28 heykel de Yahuda ve İsrail Krallarını simgeliyor. Bir rehberle gezmek veya detaylı bir dökümandan kaynak alabilirseniz bir çok ilginç detaya rastlayacaksınız. Mesela, göğe doğru yükseelen kuleler katedralin tanrı için yapıldığını gösteriyor, yatay çizgiler katedralin dünyaya ait olduğunu gösteriyor.Daireler başı sonu belli olmayan limitsizliği simgeliyor. Gerçekten inanılmaz hikayeler var burada. Ayrıca, adına yapılmış müzikaller de cabası.

Rivayete göre Sen Nehri’nin kıyısındaki tekneleri yakıp yıkan, dört bacaklı, kanatlı, yılan vücutlu bir ejderha varmış. Rouen piskoposu Aziz Romain güya parmaklarını haç şeklinde tutup canavarı evcilleştirmiş, sonra da kasabaya götürüp onu bir daha kimseye zarar veremesin diye ateşe vermiş. Ama rivayet bu ya, nefesi ile sürekli alev saçmaktan binlerce derece ateşe dayanıklı hale gelen ağzı, boynu ve kafası bir türlü yanmamış. Kasabalılar da tanrının gücünü göstermek ve bir daha hiçbir canavarın onları rahatsız etmemesini sağlamak için kafasını katedralin üstünü asmışlar. O gün bugündür, kötü ruhları def etmek için gargoyller yeni inşa edilen binaların üstüne asılıyormuş…

Katedral Girişi : ücretsiz; güney kulesi ve Emmanuel çanı 8.50 € (Paris Pass ile ücretsiz), hazine 3 €,

d’Orsay Müzesi

Dünyanın en çok ziyaret edilen 10 müzesinden birisiymiş burası. Bana kalırsa Louvre kasvetinden de daha uzakta, gezerken daha keyif aldığım bir yer oldu. Eskiden tren garı olan kullanılan, fakat gar faaliyetlerini yerine getiremeyince bir an da tarihi eser olarak kabul edilmiş dünyanın en önemli müzelerinden birisi. 1848 ile 1914 yılları arasında Van Gogh, Degas gibi sanatçıların heykellerini görmek isterseniz burası tam sizlik. Bu arada, çok güzel fotoğraflar çekebileceğiniz saatli bir alan var. En üst katta restoranın önünde bulunan saat ve daha ilerisinde bulunan ikinci saatler ile çok şık kareler yakalayabilirsiniz.

 

Catacombes Yeraltı Mezarlığı

Catacombes ismi yer altı mezarlığı anlamına geliyor Fransızca’da. Yine aynı şekilde bu isimde “Catacombes de Paris” isimli bir bölge var Paris’te. Önceliğiniz tabi ki olsun istemem. Ama Louvre, Eyfel, D’orsay, Lüxemburg Bahçeleri gibi özel noktaları gezdikten sonra hala süreniz varsa bence atlayın metroya doğru buraya gidin derim. Eski taş ocaklarından birisi burası. Hatta Paris mimarisinin kaynağı desem yanlış olmaz sanırım. Fransa başkentinde bina yapımındaki taşlar buradan çıkmış senelerce.

Buranın oluşumu aslında Paris şehrinin geçmişi hakkında ciddi ipuçları veriyor. Paris’te yüzyıllarca ölülerin gömüldüğü mezarlıklar gömme işlemlerinin ve mezarlık alanlarının dar olması nedeniyle sağlıklı yürütülememiş. Hal böyle olunca da, şehirde salgın hastalıklar baş göstermeye başlamış. Artık şehirde ciddi anlamda etkileyen koku ve hastalıklar nedeniyle de 1785 yılında mezarlıkların boşaltılması kararı alınmış. Paris içindeki pek çok mezarlık buraya taşınmış. Adeta bir havuz sistemi oluşturulmuş anlayacağınız. Taşnan cenazeler 6 milyonu bulunca da haliyle kimin kemiği kimindir bilinmeden karışmış gitmiş. Ve şöyle bir düzen kurulmuş. Kafa taslarını buraya toplayalım, uzun kemikler buraya, küçük kemikler buraya.. Artık lego parçaları ayırır gibi bir duruma dönüşmüş. Saygısızlık denilebilir mi evet. Ama 6 milyon kişinin cenazesini karıştırmadan bu şekilde bir yere toplamak da zor gerçekten. Daha fazlası için buraya tıklayabilirsiniz.

Carnavalet Müzesi

Paris’in sanat galerileri ile ünlü, bir zamanlar aristokratların yaşadığı tarihi bölgesi olan Le Marais’teki (1965 yılında korumaya alınmış bu bölge) Musee Carnavalet, Rönesans oteli olarak açılsa da 1880’lerde müze haline gelmiş Galeriler, heykeller ile beraber şık fotoğraflar yakalayabileceğiniz simetri harikası bir müze.

Picasso Müzesi

Barcelona’da Madrid’de gördüm derseniz es geçebilieceğiniz bir müze. Yok görmedim derseniz ise, oralarda görürüm nasıl olsa diye yine es geçebileceğiniz bir müze 🙂  Picasso Müzesi’nde Pablo Picasso’nun tablolarından ve heykellerinden oluşan yaklaşık 5 bin eserlik bir koleksiyon bulunuyor. Müzedeki eserlerin birçoğu Picasso’nun mirasçıları tarafından verilmiş. Bu yüzden de müzedeki eserlere Picasso’nun Picassoları deniyormuş.

Sacre Coeur

Yine yılda 10 milyon kişinin ziyaret ettiği önemli bir bazilika. Eşsiz bir Paris manzarası nerede izlerim diye sorarsanız burayı öneririm size. İçine girdiğinizde modern bir yapı göreceksiniz, Burayı Parisliler ilk yapıldığı zaman aynı Eyfel gibi yadırgamış. Fakat sonradan da çok benimsemişler. Ayrıca Sacre Coeur civarında sokaklara da mutlaka göz atmanızı öneririm. Instagramlık diyebileceğimiz bir çok kareyi burada rahatlıkla yakalayabilirsiniz. Müze 4 kattan oluşuyor. Eşya koleksiyonları, heykeller, galeriler hepsi birbirinden gezilesi.

Montmarte Ressamlar Tepesi

Hani dedim ya çok güzel instagramlık kareler diye heh oralar buralar. Dali, Monet, Picasso, Van Gogh ve daha nice sanatçının uğradığı bir lokasyon burası. Artık çok turistik olsa da yine de görülesi noktalardan birisi. Sacre Coueur’a geldiyseniz buraya da mutlaka 1 saat ayırın sokaklarında turlayın, cafelerinde bir kahve molası verin derim. Paris’İ Parisli gibi gezmek keşfetmek istiyorum diyorsanız listesinde olsun burası.

Musee des Arts Decoratifs

Dekoratif sanatlar müzesi aynen. Ortaçağ’dan Rönesans’a, Modern hayattan sanatsal dekoratiflere kadar bir çok eşyanın bir araya geldiği eğlenceli ve ilham veren bir müze burası. Dekoratif sanatlar bir çok antika eşyanın bir araya geldiği müze olarak algılanabilir ama tam olarak öyle de değil. 500.00*+ sanat eseri, 100+ salonda sergileniyor. Öncelik değil ama aklınızda olsun.

Museum National d’Histoire Naturelle

Çok ilginç bir müze. Devasal hayvanların ve iskeletlerin arasında dolaşmak çok ilginç gerçekten. Müzenin Avrupa’da ki en ilginç müzelerden biri olduğunu söylemeliyim gerçekten. Paris Doğa Tarihi Müzesi’nin Paris gezilecek yerler listenize eklemenizi sağlayacak bölümü ise müzenin en meşhur olduğu yer olan ve evrim sürecini anlatan Grande Galerie de l’Evolution. Burada Nuh’un gemisine biniyormuş gibi dizilen zürafaları, filleri, zebraları sanki gerçek gibi o an olarak hayal edebiliyorsunuz.

Şanzelize

Champ-Eysees nasıl bizde Şanzelize diye okunuyor hep garip geliyor neden bilmem 🙂 Dünyaca ünlü markaların sıra sıra dizildiği Concorde Meydanına doğru uzanan 2 km boyunca bir cadde. Geceleri ışıl ışıl olan ve renkli bir hayattan kesit sunan bir dünya markası hatta. Alakalı alakasız bir çok markanın yanyana durduğu bir yer aslında. Peugeot Bayiisi de burada, Zara’da, Disneyland da. Bu arada, zengin cadde olunca durumlarda farklılaşıyor. 90 Euro ödeyerek son model bir Ferrari ile tur atabiliyorsunuz, kendiniz kullanabiliyorsunuz bu tarz ufak cornerlar bulunuyor. Ben sıkılıyorum böyle şişmiş yerlerde ama tercih sizin 🙂

Disneyland

Kaç yaşında olursan ol, ister büyük ister yaşlı herkesin eğlenebildiği büyük bir kompleks burası. Walt Disney Stüdyoları ve Disneyland’ın bulunduğu iki farklı alanın bulunduğu bu devasal komplekste plan yapacaksan 1 tam günü buraya ayırın derim. Bilet fiyatları ile ilgili buraya tıklayabilirsiniz.

Lily of the Valley (12 rue Dupetit-Thouars 75003 Paris)

Küçücük, kendi halinde bir mahalle cafesi burası. Gerek çayları, gerek lezzetleri ile gönüllerde taht kurmuş bir mekan 🙂 Bu arada, porselenleri baya güzel. Paris’e yakışan şık bir mekan gerçekten.

 

Strada Cafe (24 rue Monge 75005 Paris )

Kahvaltı ve kahve için öncelikli tercih edilecek mekanlardan birisi. Panteon civarında mola vermek isterseniz aklınızda olsun. Hoş ve Fransızlar tarafından tercih edilen bir yer.

Télescope (5 rue Villédo)

Kahvesinin çekirdeği kendisinden. Gayet güzel bir mekan. Zaten dükkana girdiğiniz andan itibaren kokusu sizi etkisi altına alıyor hemen. Bu arada, kruvasanı meşhur bir mekan.

Coutume Café (47 rue de Babylone)

Kahve ve pankek uyumunu test edebileceğiniz en güzel mekan.

Nuage Café (14 rue des Carmes (Rue des Écoles))

Notre Dame’a yakın bir noktada, dinlenmek kahve içmek için ideal bir mekan. Bu arada mekanda tatlılar çok fena ! Kesinlikle öneririm.

Café Pouchkine (Printemps Haussmann (64 boulevard Haussmann))

Fotoğraf yeter diyorum sizlere. Gerek kahvesi gerek pasta çeşitleriyle harika bir dinlenme noktası. Şehirde yanlış hatırlamıyorsam bir kaç tane var. En yakın olana Paris seyahatinde mutlaka gidin derim.

Soul Kitchen (33 rue Lamarck)

Sacre Couer arkalarında Ressamlar Tepesine yakın bir noktada bulunan bir mekan. İstanbul’dan araştırarak gittiğimiz ve inanılmz memnun kaldığımız bir mekan. Özellikle lazanyaya benzeyen lezzetine hayran kaldım. Kesinlikle buraya uğramalısınız !

Kozy Salon Urbain (79 avenue Bosquet)

Eyfel’e çok yakın bir mesafede bulunan sebzeli kişi ve kahveyle beraber atıştırmalık çok güzel lezzetleri olan keyifli bir mekan. Eyfel civarında fotoğrafları instagrama atmak için ve güzel bir mola için iyi bir tercih olabilir :))

Blackburn Coffee (52 rue du Faubourg Saint-Martin)

Ressamlar Tepesi civarında bulunan bir mekan daha. Fransızların çok tercih ettiği bir kahveci. Tamamen local.

Used Book Café (111 boulevard Beaumarchais)

Kitaplar arasında harika bir ambiyansta kahve içebileceğiniz bir mekan. Sakinliği seven biriyseniz buraya bi göz atın derim. Yahudi Mahallesine yakın bir noktada yer alıyor.

Les Deux Magots (6 place Saint-Germain-des-Prés)

Saint Germain Mahallesinde köşebaşında Paris’in en eski ve en güzel lezzetlerinin bulunduğu bir mekan.Zaten Cafe Flore ile beraber Türkler tarafından tanınan en ünlü iki mekandan birisi. Ama hakkını yemeyelim, kekleri ve kahveleri baya güzel. Hatta şampanyası da öyle. Sokaklar arasında gezinirken hoş bir keşif mekanı olabilir bence.

Mariage Frères (Carrousel du Louvre (99 rue de Rivoli))

Tuireriles yani Louvre ile Concorde Meydanı arasında bulunan keyifli bir mekan. Bazı yorumlarda burası için Fransa’nın hikayesi yorumu okumuştum. Son derece keyifli bir mekan.

Le Barbouquin (1 rue Dénoyez (rue Ramponeau))

Karaköy kahvecilerini, dekorasyonlarını seviyorsan burası tam senlik işte 🙂 Dekoru ve oturması sohbet etmesi çok keyifli hoş bir mekan.

Yorumlar